Hasan Cemal: “Davası, İnsan Haklarıydı, Gazeteciydi, Öldürdüler!”
15 Temmuz 2009 Çarşamba günü Çeçenya’nın başkenti Grozny’de kaçırılarak öldürülen Çeçen insan hakları savunucusu Natalya Estemirova tüm dünya gündemini meşgul etse de Türkiye gündeminde yer bulamadı kendine. Milliyet gazetesi yazarlarından Hasan Cemal “Davası, insan haklarıydı, gazeteciydi, öldürdüler!” başlıklı bir yazıyla köşesini Natalya’ya ayırdı.
“Davası, insan haklarıydı, gazeteciydi, öldürdüler!” başlıklı yazı:
Adı, Natalia Estemirova. Elli yaşında bir Rus gazeteci. İlkokul öğretmenliğinden geliyor. Yaşamda tüm davasını insan hakları üzerine kurmuş.
İnsan hakları ondan soruluyor.
Böyle ünlenmiş.
Çeçenistan’ın ve Kafkasya’nın neresinde işkence varsa, neresinde faili meçhul cinayet varsa, neresinde yargısız infaz varsa, neresinde devlet zorbalığı varsa hepsinin üzerine gidiyor.
‘Derin devlet’e aldırmıyor.
Yılmıyor Natalia Estemirova.
Kayda alıyor, belgeliyor, yazıyor, otoriteleri uyarıyor, savcıları haberdar ediyor, kamuoyunu harekete geçiriyor.
Ama çok sık da tehdit alıyor.
Vazgeçmesi isteniyor.
“Yoksa senin sonun da Anna Polikovskaya gibi olur!” diye göz dağı veriliyor.
Anna, Natalia’nın arkadaşıydı.
O da gazeteciydi.
Çeçenistan’daki insan hakları ihlallerini sergileyen, devletteki hoyratlığın ve hukukdışılığın üzerine yorum ve haberleriyle korkusuzca giden, ‘Putin yönetimi’yle Çeçenistan’daki işbirlikçi takımın hukuksuzluğunu, maskesini indiren bir gazeteciydi.
Katledildi 2006’da.
Moskova’daki evinde kurşunlandı, ‘faili meçhul cinayet’e cinayete kurban gitti.
Yalnız o değil, bir süre sonra da, insan hakları aktivisti olan avukatı Stanislaw Markelov ve muhalefet saflarındaki gazeteci arkadaşı Anastasia Baburova da aynı yöntemlerle öldürüldüler.
Bayrağı bu kez Natalia aldı.
Karanlığı delmeye devam etti.
Çeçenistan gibi ırkçılığın, kanunsuzluğun, milliyetçiliğin, petrol çıkarlarının, dinci fanatizmin, aşiretçiliğin, kan davalarının cehenneme çevirdiği bir coğrafyada, vicdanıyla yüreğinin sesine kulak vererek çalışmalarını sürdürdü gazeteci olarak…
Deşti, gerçekleri ortaya çıkardı.
Gün oldu bir işkenceyi, gün oldu bir gizli mezarı, gün oldu bir yargısız infazı, gün oldu bir faili meçhul cinayeti gün ışığına çıkardı.
Rejim, devlet kızdı ona.
Moskova, Kremlin kızdı ona.
Tehditler aldı:
“Sonun, onlar gibi olacak!”
Kulak asmadı.
Doğru bildiği yolda yürüdü.
Hem de korkusuzca…
Geçen hafta çarşamba günü.
Natalia Estemirova sabah vakti erken Çeçenistan’daki evinden çıkıyordu.
Bir araba durdu önünde.
Zorla bindirilip kaçırıldı.
Dört saat sonra bulundu.
Yol kenarında, kanlar içinde.
Katledilmişti, ölmüştü.
Başından dört kurşunla…
Katiller çantasına, cüzdanına dokunmamışlardı.
International Herald Tribune’un birinci sayfasını kocaman kaplayan ve iki kırmızı gül goncasının süslediği fotoğrafına bakıyorum Natalia Estemirova’nın.
Yüz hatları hüzünlü.
Yaşanmışlığın çizgileri derin.
Sakin sakin bakıyor.
Yalın ama kararlı bir bakış…
Arkadaşları demişler ki:
“Onu ancak ölüm durdurabilirdi!”
Gazeteci milletinden biri, mesleğinin gereğini yaptığı için öldürüldü.
Hikâyesi içimi acıttı.
Ben onu şahsen tanımasam da, ben onun ne yaptığını gayet iyi anlıyorum, duygularını yüreğimde hissediyorum.
Bugün köşemi ona ayırdım.
Çünkü, Natalia Estemirova çok uzaklarda da olsa, benim saygıdeğer bir meslektaşım…
Hasan Cemal
Milliyet/21.07.2009
Tweet
Bir yanıt bırakın!