Çeçenya’dan Bir Hayat Hikayesi: Azim
Azim 92 yaşında. Doksanlı yıllardaki Rus-Çeçen savaşları sırasında bombardımanlar nedeniyle beyaz taşlı evini tam altı kez yeniden yapmak zorunda kaldı. Aslında onun hayatı, yaşadığı savaş, sürgünler ve yine savaş ile tam olarak Çeçen halkının kaderini temsil ediyor.
Azim 92 yaşında ve geçtiğimiz günlerde bir katarak ameliyatı geçirdi. Bunun dışında sağlık durumu savaş yorgunu Çeçenya’daki herhangi bir genç tarafından imrenilecek durumda.
Tıpkı bir ayna gibi Azim’in hayatı Çeçen halkının son yüzyıldaki kaderini yansıtıyor. Gençlik yıllarında Stalin rejimine karşı direniş saflarında yer aldı. Tutuklandı, “halk düşmanı” ilan edildi ve iki erkek kardeşinin hayatını yitirdiği bir çalışma kampında 10 yılını geçirdi. Zamanını Sibirya’daki uranyum madenlerinde geçirirken, sadece o ve kardeşleri değil, Çeçenlere yapıştırılan “halk düşmanı” sıfatıyla tüm Çeçen halkı Stalin’in emri üzerine 1944 yılında Orta Asya’ya sürgün edildi. Azim bu olaydan ancak hapis süresi sona erdiğinden haberdar oldu. Sibirya çalışma kampında insanlık dışı muameleler altındaki on yıl boyunca Azim’i hayatta tutan tek şey bir gün Çeçenya’ya geri dönüp ailesine kavuşacağı düşüncesiydi. Lakin “özgürlüğü” verildikten sonra evine dönmesine müsaade edilmedi. Ailesi ve tüm Çeçen halkı çok önce vatanlarından sürülmüştü. Azim’de doğrudan Sibirya’dan Kazakistan’a sürgüne gönderildi, umutsuzluk içerisinde aylarca sürdürdüğü arayışta sonunda karısının ve üç çocuğunun sürgünün başlarında açlıktan hayatlarını kaybettiklerini öğrendi. Tüm ailesinden geriye hayatta kalabilen tek kişi 10 yaşındaki yeğeniydi. Azim onu bir yetimhanede buldu ve onu oradan alarak yeni bir hayata başladı.
En sonunda, sürgünde geçen 13 yıldan ve Stalin’in ölümünden sonra Çeçen halkının ıslah edildiğine kanaat getirilerek geri dönüşlerine izin verildi. Dağlarda, Argun Nehri üzerindeki bir kulede yaşamaya alışkın olan Azim, dağları ancak havanın açık olduğu günlerde görebildiği küçük bir yayla köyüne yerleştirildi. Elbette Azim doğduğu dağlara geri dönmeyi istiyordu, ancak, Sovyet yetkilileri ıslahtan sonra bile Çeçenlere özellikle dağlı olanlarına tam olarak güvenmiyordu. Sovyet yönetimi belki de açık havanın ve Bashlam Dağı’nın vahşi zirvesine yakın olmanın başkaldırmalarına ilham vereceğinden korkuyordu. Ve böylelikle Azim, sürgünün devamı gibi ovalara yerleştirildi.
Birinci Rus-Çeçen Savaşı başladığında Azim 75 yaşındaydı. 1995 yılı baharında köyü Rus askerleri tarafından kuşatıldı ve kısa süre içerisinde de bombardıman başladı. Bombalardan baskınlardan kurtulmak isteyen binlerce kişi evlerini terk etti ama Azim orada kaldı. Bombardımana birkaç gün için ara verildiğinde, Rus askerleri pasaport kontrolü için köye geldiler. Aslında tam olarak askerler köyün etrafını kuşattılar, sokak sokak, ev ev baskınlar yaptılar. Mobilyaları, ev eşyalarını ve değerli gördükleri her şeyi aldılar. Evlerinden aldıkları insanları tanklara bağladılar ve polis karakoluna götürdüler. Götürülenler arasında Azim’de vardı. Daha sonra akrabaları tarafından bulunup ta onların elinden alındığında Azim, bir Rus subayın kendisine ikinci dünya savaşında yer alıp almadığını sorduğunu söyledi. “Halk düşmanı” olarak yıllarda Sibirya çalışma kampında kalan Azim savaşa katıldığı şekline yanıt verdi. Subay hangi tarafta savaşa katıldığını sordu, Rusya’nın mı yoksa faşistlerin mi? Azim zekice bir cevap verdi: “O zaman Rusya diye bir yer yoktu, Sovyetler Birliği vardı” dedi. Subay cevaptan mutlu olmuştu, yaşlı Azim Rus askeri zekasıyla nasıl alt ettiğini her hatırladığında hala gülümsüyor.
Ama bu Azim’in hayatında gördüğü son savaş olmadı. Birkaç yıl sonra Rusya’nın Çeçenya’daki askeri operasyonları yeniden başladı. Azim’in baskında yıkıldıktan sonra yeniden inşa ettiği evi, Rus ateşiyle yakıldı. Azim, sürgünden sonra küçük ova köyüne yerleştirildiği günden bu yana beyaz taşlardan yapılma evini altı kez yeniden inşa etmek zorunda kaldı. Kremlin’e göre sadece “terörist” üslerini hedef alan Rus bombaları her nasılsa her seferinde Azim’in mütevazi evini yıktı.
Azim şimdi 92 yaşında. Tam 16 torunu ve bir de torun çocuğu var. Yaşlı Azim uzun boylu, mavi gözlü ve sırtı hala dimdik. Kısa süre önceki katarak ameliyatının dışında sağlığı son derece iyi ve güçlü. Gücünü nereden bulduğunu sorduğunuzda her zaman “iyilikten” diye cevap veriyor. “Kötülük insanı tüketir ve onu öldürür. Kimsenin kötülüğünü istemeyeceksiniz. Sevmek nefret etmekten daha iyidir” diyor. Azim bir yüzyıla yaklaşan hayatı boyunca pek çok kötülük ve adaletsizlikle karşılaştı, bu nedenle neden bahsettiğini çok iyi biliyor. Ve böylelikle gözlerinin etrafında oluşan çizgilerin üzüntüden değil, neşe ve sevinçten olduğuna inanmak istiyorsunuz.
Mainat Kurbanova
Şubat 2010 – The Osservatorio Balcani e Caucaso
*Mainat Kurbanova (Abdulaeva), ikinci Rus-Çeçen savaşının başından 2004 yılına kadar Grozny’den Novaya Gazeta için muhabirlik yaptı. Bombalar altında bile Çeçenya’nın başkentinde yaşadı; hayatı, üzüntüleri ve günlük yaşamın gerçeklerini sundu, sunduğu haberler Avrupa basınında da yer aldı. Ama o da sürgüne zorlandı ve 2004 yılından bu yana Almanya’da yaşıyor ve çalışıyor.
Tweet
Bir yanıt bırakın!