TBMM Malatya Milletvekili N.Hakan Durhan’ın Çeçenya Üzerine Sözleri (2002)
Türkiye Büyük Millet Meclisi 21.Dönem’de (18 Nisan 1999 – 14 Kasım 2002) görev yapmış Milliyetçi Hareket Partisi Milletvekili Namık Hakan Durhan’ın Millî Savunma Bakanlığı’nın bütçesi hakkında MHP Grubu ve şahsı adına yaptığı konuşmada Çeçenya hakkında sarf ettiği sözler.
Sayın Namık Hakan Durhan; buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA NAMIK HAKAN DURHAN (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Millî Savunma Bakanlığının bütçesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu ve şahsım adına söz almış bulunuyorum; konuşmama başlamadan, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bizler, Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünde, fırsat ve imkân bulursak televizyonlarda, basında konuşurken, konuşmalarımızda, bugünün meselelerine ışık tutacak, gelecekte ihtimal meselelerimizi tespite yarayacak ciddî fikirler ortaya koymalıyız.
Şunu kesinlikle bilmeliyiz ki, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisindeki ilgili ilgisiz, her türlü, büyüklü küçüklü meselelerimiz, kesinlikle dış dünyayla bağlantılıdır. Dünya haritasını, bir gözlük gibi sürekli gözlerimizin önünde taşımak zorundayız. O dünyada neler olduğunu saniye saniye ve santim santim takip edip incelememiz gerekir. ABD’yi ayrı, AB’yi ayrı, Rusya’yı ayrı, Ortadoğu, Yakındoğu, Uzakdoğu’yu, Afrika’yı tek tek ve global olarak inceleyip anlamak zorundayız.
Ne bugün ne dün ne de yarın, gerçekten, kendisinden başkasının menfaatini düşünen bir ülke, bir millet olmamıştır; dün de olmamıştır, yarın da olmayacaktır.
…
Tarihin geçmiş zamanlarına doğru gidersek, Anadolu topraklarının Türkleşmesi ve İslamlaşmasını tekrar gözden geçirirsek, komşularımızla olan problemlerin gözünü hırs bürümüş beceriksiz, gerici siyasîler tarafından değil, tarihin getirdiği ve bir de bu toprakların jeostratejik ve tabiî zenginliklerle saklı özelliğinden kaynaklandığını görürüz.
Sovyetler Birliği dağılırken neden yalnızca Azerbaycan’da toplu katliam yapmıştır? Yugoslavya dağılırken Bosna-Hersek’te, Makedonya’da, Kosova’daki Müslümanlara toplu katliamlar yapılırken, onlara destek veren Yunanistan’ı kimler cesaretlendirmiştir. Şimdi, burada sormak istiyorum, Kıbrıs’ın bir karış toprağını feda edemeyeceğini, Ege’de bir oldubittinin savaş sebebi sayılacağını söyleyen Türk Silahlı Kuvvetleri ve bu dinozor siyasetçiler midir? Bosna-Hersek’te, Makedonya’da, Kosova’da, kısaca bütün Balkanlardaki Müslümanlara, Rusya Federasyonu tarafından yok edilmekte olan Çeçenistan’a, Gürcistan’a, Azerbaycan’a destek vermek mi dinozorluk?
Yüce Türk Milleti ve onun değerli temsilcileri; AB ne yapmak istiyor? Onun lideri konumunu ele geçirmekte olan Almanya ne yapmak istiyor? Bugünkü politikalarıyla yarınki hedeflerini incelemeyi, strateji geliştirmeyi bırakalım da, anlamaya çalışıyor muyuz? Ermenilere ve Kürtlere olan bu muhabbetlerinin geniş boyutlu mantığını yakalayabildik mi? Küçük hesaplarla, yanıltıcı sloganlarla bu vatan topraklarını bölmeye çalışanlara alet olanların ihanetlerini bozma yönünde gayret mi gösterdik, yoksa alet mi olduk?!
Bir taraftan Atatürkçülüğümüzü ispatlamaya çalışırken, diğer taraftan Türk Silahlı Kuvvetlerini yanıltıcı bilgilerle halka şikâyet etmek ve o büyük kurtarıcıya karşı halkı kinlendirmek mi modernleşmek ve çağdaşlaşmak veya dindarlık? (MHP sıralarından alkışlar)
Rusya Federasyonunun bir genosite dönüştürdüğü Çeçen topraklarındaki işgalciliğini, insan haklarının ve demokrasinin havarisi Avrupa tarafından neden sessizce takip edildiğinin mantığını anlayabildik mi? Çeçenistan’dan vazgeçmeyen Rusya’nın, Ermenilere destek vererek, Azerbaycan’a ve Gürcistan’a saldırtmasını, Gürcistan’dan bağımsızlığını isteyen Müslüman Abhazlara neden destek verdiğini ne kadar anlayabildik?
11 Eylülden sonra Afganistan’a askerî harekât başlatan ABD, Rusya’yı yanına alarak Almanya’dan uzaklaştırmaya mı çalışıyor? Ortaasya ve bu bölgedeki enerji kaynakları, doğal zenginlikler ve uyuyan dev Çin ve Çin’in, dünyadaki ekonomik durgunluğa rağmen yıllık yüzde 12’lik bir büyüme gerçekleştirmesi, Rusya’yla ekonomik ve stratejik işbirliğine gitmesi; bu aşamada, 11 Eylül ve Afganistan’a askerî harekât…
Bütün dünyanın birleştiği bir noktada ne için ve kimin için biz dışarıda kalacaktık?! Dünyayla beraber hareket etmeyelim de, boğuştuğumuz ve başa çıkamadığımız terörizm ve geri kalmışlığımızla baş başa mı kalalım?
Bütün dünyadan yardım isteyen ABD, yardım istediği dünyanın bir parçası olan Türkiye, yardım etmeyi kabul etmediğinde ne söyleyecek; ben bu dünyanın bir parçası değil miyim diyecek?
Tek taraflı taleplerle komşularıyla meseleler yaşayan Türkiye Cumhuriyetinin yöneticilerini, bu tek taraflı talepleri karşılamadığı için mi meseleleri de çözmede yetersiz kalmakla suçlayanlar, neden, Afganistan’da dünyayla birlikte hareket etmesine, Türkiye’ye karşı çıkıyorlar?
Şimdi, dünyayı şöyle bir üstünkörü dolaşırken, daha sayılacak pek çok ülkenin son on yıldan beri göstermiş olduğu kalkınma ve gelişme başarılarıyla -Vietnam gibi- gelecekte dünya politikalarında etkili olma çabasında olacakları görülüyor. Bu ülkelerin tümünün, kendi dış hedeflerinde ve tabiî ki, dolaylı veya direkt olarak iç politikalarında Türkiye’nin yeri nedir, biliyor muyuz? Türkiye, bu ülkelerle birtakım stratejik hedeflerle mi diplomatik, askerî, siyasî, ekonomik ilişkiler kuruyor, yoksa günün akışı içerisinde gelişen olayların ani etkileriyle mi ilişkilerini sürdürüyor?
…
TBMM Tutanak Dergisi- 07.12.2001 – Birleşim:33 – Cilt:78 – Sayfa: 516-517
©Waynakh Online
YASAL UYARI
Sitede yer alan materyallerin tüm hakları Waynakh Online’a aittir. Bu materyaller (haberden/makaleden/tercüme eserden sadece alıntı yapılsa dahi) ancak kaynak gösterilerek ve aktif link verilerek kullanılabilir.
Hep diyoruz ‘her oyunun arkasında amerika var’ diye. Ama işine gelen duyuyor.
Bir yanıt bırakın!