Arşiv Belgeleri

Tozlanmış raflardaki Arşiv Belgeleri…

Çeçen Kültürü

Çeçen Dili ve Folkloru, Halk Dansları, Efsaneler, Öykü ve Masallar ile çeşitli kültürel bilgiler…

Çeviriler – Makaleler

Çeşitli Çeviri ve Makaleler…

Röportajlar

Ekibimizce Yapılmış Çeşitli Röportajlar…

Şarkı Sözleri

Sevdiğiniz Çeçence şarkıların sözlerine buradan ulaşabilir, dinleyebilir ve indirebilirsiniz.

Ana Sayfa » Röportajlar

Özel Röportaj: The Aftermath

Bu yazı 4 Ekim 2013 Cuma  tarihinde yazıldı. Şimdiye kadar 8.626 defa okundu.. 1 Yorum
Özel Röportaj: The Aftermath

Aylık yayınlanan “Marsho” dergisi Taita ve Fatima Matieva adlı iki İnguş kız kardeş tarafından 2004 yılında Moskova’da kurulan “The Aftermath” adlı müzik grubuyla biraraya geldi. Bu iki yetenekli kız kardeş, pek çok şarkıcının aksine tüm şarkılarını kendileri yazıyor ve müziklerini besteliyorlar, üstelik bunu yaşadıkları ülkeye yabancı olan İngilizce dilinde yapıyor ve kendi dünyalarını farklı bir pencereden dinleyicileriyle paylaşıyorlar. Şarkılarını dinlediğinizde, Matieva kız kardeşlerin büyülü sesleriyle mest oluyor, birbirinden güzel sözlerde kendinizi buluyor, herhangi bir müzikal eğitim almadıklarını öğrendiğinizde ise şaşkınlığınızı gizleyemiyorsunuz. İlk albümünü 2006 yılında “I Follow Song” ismiyle çıkaran grup, geçtiğimiz yıl ise “Charming October” adını verdiği ikinci albümünü yayınladı.

Marsho Dergisi : Müzik ile ilgilenmeye nasıl ve ne zaman başladınız?

The Aftermath : Çeçen-İnguş Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin başkenti Grozny’de dünyaya geldik ve orada büyüdük. Babamızın caz, blues, rock, halk müziği gibi farklı çeşitlerden oluşan çok geniş bir koleksiyonu vardı. Muhtemelen bizi etkileyende bu oldu. Hala en sık anımsadığımız anlar, babamızın “Beatles” albümlerindeki şarkılardan oluşan karışık bir kaseti çalmasıydı. Şarkıların çoğu “White Album”e aitti. Bu albüm hala bizim en çok sevdiğimiz albümler arasında yer alır. Bu şekilde kendimizi müziğe kaptırdık. Önce İngiliz halk müziğiyle ilgilendik; bu ilgimiz önce blues, sonra da klasik müzik şeklinde devam etti. Özellikle, barok döneme ait eserleri dinledik, bizim en sevdiğimiz ve kendimize en yakın bulduğumuz isimdir Bach. Ennio Morricone, Paul Mauriat ve Leonard Bernstein gibi pek çok ismin enstrümental müziklerini dinledik. Daha sonra da farklı halkların müziklerini dinlemeye başladık. Ayrıca bir dönem doğa müziklerine de ilgi duyduk: şarkı söyleyen kuşlar, yağmurun, denizin ya da bir rüzgarın sesi gibi. Sanırım doğduğumuz günden beri müziğe aşığız. Zaten birisinin müziği sevmiyor olmasını düşünemiyoruz. Müzik kaçınılmaz bir şekilde bizim, tüm insanların etrafını sarmalamış durumda.

Marsho Dergisi : Peki bir grup kurma fikri nasıl ortaya çıktı?

The Aftermath : Daha öğrencilik yıllarımıza ait bir hayaldi bu aslında. Ama grup kuran kişilerin kendi şarkılarını yazabilmelerinin gerekli olduğuna inanıyorduk, bu nedenle bunun gerçekleşmesini bekledik. Eğer kendi şarkılarımızı yazmadan bu işe girişseydik kendimizi gerçek bir müzisyen, gerçek bir grup olarak nitelendiremezdik.

Marsho Dergisi : Grubunuza neden “Aftermath” ismini verdiniz? Bu ismin anlamı nedir?

The Aftermath : Hemen herkesin hemfikir olacağı üzere “Aftermath” fonetik olarak kulağa hoş gelen bir isim. Ama herşeyden önce “sonuç” karşılığına gelen “Aftermath”in taşıdığı anlam bizim için önemliydi. Grozny’de doğduk ve büyüdük ama malum savaş yüzünden evimizi terk etmek zorunda kaldık. Müziğin yaşanılan tecrübelerin bir aktarımı olduğuna inanıyoruz, bu nedenden dolayı da kendimizi “The Aftermath” olarak adlandırmak istedik.

Marsho Dergisi : Taita, Matematik alanında doktora yaptın; kız kardeşin Fatima ise filoloji alanında üniversite eğitimi aldı. Bu açıdan bakınca müzik sizin için bir hobi mi, yarı zamanlı bir iş mi yoksa kendiniz için çizdiğiniz profesyonel bir yol mu?

The Aftermath : Bizim açımızdan müzik bir hobi değil, bir yaşam stili ama takdir edeceğiniz üzere sadece yaptığımız müzik ile hayatımızı idame ettirmemiz pek mümkün değil. Özellikle Rusya’da bu işten para kazanmak oldukça zor. Bu bakımdan belki yarı zamanlı bir iş olarak nitelendirebiliriz. İçimden geçeni söylemem gerekirse, açıkçası bunu bir iş olarak tanımlamaktan hoşlanmıyorum. Yaptığımız en iyi şeyin müzik olduğuna inanıyorum.

Marsho Dergisi : Böylesi zorlu şartlar altında neden şarkılarınızı İngilizce yazmayı ve söylemeyi tercih ettiniz?

The Aftermath : Sanırım bu sorunun cevabı çocukluk günlerimizden beri İngilizce şarkılara olan sevgimiz. Ayrıca, bizim yaptığımız müziğin kökenlerinin İngilizce olması da etkili oldu, çünkü müzik ve kullanılan dil birbirinin parçasıdır. Ama genel olarak, İngilizce söyleyelim gibi bir düşüncemiz yoktu, kendimizi İngilizce şarkı sözleri yazıp bestelerken bulduk ve bu şekilde de devam ediyoruz.

Marsho Dergisi : İlk albümünüz “I Follow Song”u 2006 yılında yayınlamıştınız ama ikinci albümünüz “Charming October”ın çıkışı için hayranlarınız 6 yıl bekledi. Neden bu kadar uzun bir süre ara oldu?

The Aftermath : Neden bu kadar uzun sürdü gerçekten biz de bilmiyoruz. Ama sanırım biraz mükemmeliyetçi bir yanımız var. İkinci albümümüzü çok daha erken çıkarabilirdik, zira yeterince şarkımız vardı ve kayda girmemizi bekliyordu. 2008 yılında stüdyoya girdik ve bir kayıt yaptık ama istediğimiz şekilde olmadığı için yayınlamadık. Şimdi yeni şarkılarımızı yazdık ve neredeyse üçüncü albümümüz hazır diyebiliriz. Bu kez uzun bir ara vermeyeceğiz ve sanırım önümüzdeki yıl üçüncü albümümüzle yeniden dinleyicilerimizin karşısında olacağız.

Marsho Dergisi : Son albümünüzde yer alan “Sometime Ago” adlı şarkıda geleneksel deçig-pandurun sesini duyuyoruz, bu sizin açınızdan da bir ilk. Yeni albümlerinizde daha fazla geleneksel müzik aletlerini kullanacağınız anlamını çıkartabilir miyiz?

The Aftermath : Bu şarkıyı Kuzey Kafkasya’da, kendi dağlarımızda otururken yazdık. Şarkıyı yazarken kendimizi o inanılmaz atmosferde hissettik ve bu nedenle geleneksel halk enstrümanı deçig-panduru kullanmaya karar verdik. Müzik için son derece yetenekli yerel bir müzisyen olan İsa Mejidov’dan yardım aldık. Şarkının bestesi sırasında, İsa’ya gitar akorlarını nasıl anlatmaya çalıştığımızı ve onun da kendi enstümanı ile bu sesleri vermeye çaba gösterdiğini hatırlıyorum. Nihayetinde sonuç istediğimiz gibi oldu ve şarkıyı çok sevdik.

Marsho Dergisi : Enstrümanın yanı sıra geleneksel Çeçen-İnguş halk şarkılarına da coverler yapmayı düşünüyor musunuz?

The Aftermath : Geleneksel halk müziğimizi çok seviyoruz, bu nedenle çeşitli coverler yapmamız mümkün. Mesela, büyükannemiz tarafından yazılmış bir şarkıya cover yapabiliriz. Büyükannemiz gençliğinde çeşitli müzikler bestelemiş ve mükemmel bir armonik müzik çalgıcısıymış. Onun bestelediği bazı şarkılar bugün halk şarkısı olarak ele alınıyor ama sadece yaşlılar bu şarkıların bestecisini hatırlıyor. Bunun farkında olmak ve bu şarkılara birgün farklı bir yorum katabilecek olmak gerçek bir keyif.

Marsho Dergisi : Bize zaman ayırdığınız için teşekkür ediyor, önümüzdeki dönem çalışmalarınızda başarılar ve çok sayıda dinleyiciye ulaşmanızı temenni ediyoruz.

The Aftermath : Biz teşekkür ederiz.

*”The Aftermath” müzik grubunu Facebook sayfalarından ve YouTube kanallarından takip edebilirsiniz.

**Röportaj ilk olarak “Marsho” dergisinin “Eylül 2013” sayısında yayınlanmış, dergi yayın kurulunun Waynakh Online’a verdiği izin ile bu röportaja sitemizde yer verilmiştir.



1 Yorum »

Bir yanıt bırakın!

Aşağıya bir yorum ekleyin veya kendi sitenizden trackback yapın. İsterseniz RSS ile de yorumları takip edebilirsiniz.

Yorum yazmadan önce lütfen kuralları okuyunuz...

500 karakter kaldı.

Yorum yaparken kullanabileceğiniz etiketler:
<a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <s> <strike> <strong>

Bu sitede Gravatar kullanabilirsiniz. Ayrıntılı bilgi ve üyelik için Gravatar sitesini ziyaret ediniz.