Geldim, Gördüm, Yendim!
“Ülkem Rus işgali altında olduğu için yaşadığım yer Polonya adına dövüşürüm” diyen Çeçen dövüş ustası Mamed Khalidov hakkında yazılan bir makaleyi sunuyoruz.
Mamed’in anılarına göre Rus savaşından önceki Çeçenya’da oldukça barışçıl bir ortam hakim, hatta sıkıcı bile denilebilir. Bu dönemle ilgili zihninde yer eden anıların çoğu karate derslerine ait. Bu macera kısa bir süre yaşandı, sadece birkaç ay, ama Mamed’in hafızasına yerleşti. 1992 yılıydı ve Mamed daha yeni 12 yaşına basmıştı.
Şehrin dışındaki dağlarda eski bir Rus spor salonu vardı. Spor salonunun zemini büyük bir hasır ile kaplanmıştı. Antrenörü Rizvan Daudov yalnızca bu genç savaşçının yeteneğini fark ettiği ve sadece iki haftalık bir eğitimden sonra Mamed’i bir yarışmaya sokmak istediği için değil, aynı zamanda ona namaz kılmayı ve Kur’an okumayı da öğrettiği için halen Mamed’in hayatında önemli bir kişi. “Rizvan Daudov öğrencilerini babacan bir metotla eğitirdi. Yirmi kişilik bir gruba eğitim vermesine rağmen, her birine ayrı ayrı zaman ayırırdı. O günlerde ayrıca öğrencilerinin okullarına gider ve derslerinin durumlarını da takip ederdi. Sensei öğrencilerinin doğum günlerini asla unutmaz ve hatta bazen evine bile davet ederdi. Demir gibi sert kuralları, sonsuz iyiliği ve göz kulak olma çabası ile gerçek saygıyı hak ederdi. Antremanlardan birisini kaçırmaktansa dünyanın bizi yutup yok etmesini tercih ederdik. Daudov bize %200 ile verirken, ona %300 ile karşılık vermemek utanç verici olurdu” diyerek aktarıyor Khalidov hatırladıklarını.
Kısa bir süre sonra, 1994 yılında Grozny’e ilk bombalar düşmeye başladı. Mamed’in ailesinin yaşlıları ailelerindeki kadınların, çocukların ve yaşlıların Çeçenya’yı terk etmesine karar verdi. Bu kararın ardından Rusya’nın Stavropolsky Kray (Sunckale) bölgesinde bulunan Kanova köyüne yerleştiler. Bu Rus köyünde geçen iki yılda, Mamed ateşin vaftizinden geçerek dövüşmeyi öğrendi. Egzersizden ziyade bir zorunluluktu bu. Mamed Khalidov her ne kadar bu konu hakkında konuşmaktan pek hoşlanmasa da o bölgedeki Ruslar Çeçenlere kabadayılık taslıyordu. Ve O da her gün onurunu korumak için mücadele etmek zorunda kalıyordu. Öte yandan bu durum onun Ruslardan nefret etmesine neden olmadı. İnsanları sınıflandırmıyor. “Eğer birisini tanımıyorsam, onun kötü bir insan olduğunu söyleyemem” diyor ve bu tip düşmanca tutumların yayılmasından ötürü de medyayı suçluyor.
1996 yılında Aslan Maskhadov ve Alexander Lebed barış anlaşması imzaladığında, Mamed 16 yaşındaydı. Bir yıl sonra da eğitim almak amacıyla yurtdışına çıkma şansına sahip oldu. Bu aslında ailesinin fikriydi. Grozny neredeyse toprağının bile yerle bir edildiği yıkılmış bir kentti. Mamed coğrafya ve yabancı dil sınavlarında başarılı oldu. Sırada gidilecek yerin tespit edilmesi vardı. İtalya mı, Mısır mı yoksa Polonya mı olmalıydı? Gelişigüzel bir seçim yapıldı, Çeçenya’ya en yakın ülke Polonya’ydı. Bugün, o zaman ki kararını değiştirme şansı olsaydı nereyi seçeceği sorulduğunda, dünyadaki hiçbir ülkeyi tercih etmeyeceğini iddia ediyor.
Mamed için bu denli uzun yolculuk bir ilkti. Ayrıldığı günü çok net bir şekilde hatırlıyor. Ne olacağı belirsizlikler içerisinde olduğu için kendisini boşlukta hissetti. Eğitimi hakkında da net bir karar verememişti ama ailesi onun için bu kararı almıştı. Acıklı bir veda istenmediği için üç arkadaşıyla birlikte Polonya’ya olan yorucu yolculuklarını yapacakları trene bırakıldı. Varış noktasına ulaştıklarında tek istedikleri uyumaktı. Yorgundular ve bundan sonra ne yapacaklarını bilmedikleri için de üzerlerinde psikolojik bir baskı vardı. Kendilerini yataklarına zor attılar ve 24 saat boyunca uyudular. Uyandıklarında ise bütünüyle tuhaf bir gerçekliğin içerisindeydiler artık.
İlk iki hafta zordu. Khalidov semtini bulamıyordu. Ama sabretmek, üstesinden gelmek ve ilerlemek zorundaydılar. Mamed ve arkadaşları yoğun bir şekilde Lehçe dil kursuna katıldı. Mamed, Olsztyn (Polonya’da bir şehir) yakınındaki Kortowo’daki Warmia ve Mazury Universitesi’nde Pazarlama ve Yönetim öğrenimi görüyor ve aynı yerdeki bir öğrenci yurdunda kalıyordu. Boş zamanlarını değerlendirmek, formunu korumak ve kendine güvenini kazanmak için karşılaştığı şansları değerlendirerek güreş, boks ve tekvando antremanlarına başladı. Dövüş sporlarına ciddi bir şekilde eğildiğinde 18’inin biraz üzerindeydi. Geç mi? Doğuştan gelen yeteneği sayesinde kısa sürede kendini geliştirdiği için bu bir sorun olmadı. 2004 yılında spor kariyeri ivme kazandı. Mamed, Olsztyn’de faaliyet gösteren MMA Arrachion Kulübü’nde karışık savaş sporlarına (MMA) antremanlarına başladı. Mayıs ayında ilk profesyonel dövüşünü Litvanya’ya giderek yaptı, ama kaybetti. Eylül’de yeniden Litvanya’ya gitti ve yine mağlup oldu. Üçüncü mağlubiyeti ona alçak gönüllüğü kazandırdı. Kötü sonuçlar elde etmekten çekinmeyen Mamed: “Eğer yere düşmezseniz, ayağa nasıl kalkacağınızı öğrenemezsiniz” şeklinde açıklıyor bu durumu. Yakında namağlup olacak ve Haziran ayında da mastır tezini sunacak.
Mamed hatalarından kendisine ders çıkarıyor. Bir dövüşe hazırlanırken rakibi için özel bir antreman yapmıyor. Ringde hırsı ona yön veriyor. Ringe çıkmadan önce dinsel ritüellerini tekrar ediyor, ringde ise bu sporun gereklerini yerine getiriyor. Her dövüşten önce Khalidov kelime-i şehadet getiriyor. Dövüşten sonra ise Allah’a dua ediyor. “Sonuç ne olursa olsun Allah’a şükretmeniz gerekir. Her şeyi Allah’a borçluyum” diyor Mamed.
Polonya’da İslam dininin gereklerini yerine getirmemesi için bir engel göremiyor. Cuma günleri 12 kişilik Müslüman bir grup buluşuyor, inançları gereği namaz kılıyor ve Kur’an okuyorlar. Her gün sabah saat 2’de kalkıyor, yıkanıyor, namaz kılarak dua ediyor ve yatağına geri dönerek uyuyor. “Eğer her gün televizyon izlemek için kendinize vakit bulabiliyorsanız, bu vakti namaz kılmak için nasıl bulamazsınız?” diye sorarak açıklıyor bu durumu. Haftada yedi gün günde iki kez yaptığı antremanlarına ara vermiyor. Bu yorucu hayat tarzı dövüşten iki ay öncesinde başlıyor. Eğer bir miktar daha fazla özgür dönemi olursa, antremanlarını haftada altı gün yapıyor. Mamed’e göre başarılı olmanın anahtarı antreman. Buna azim ve antrenörlerinin harika tutumları da eklenince Khalidov’un başarısı ortaya çıkıyor.
Bugüne kadar, 29 yaşındaki Mamed Khalidov 85 ve 90 kg’larda Polonya’nın Uluslararası Şampiyonu ünvanını kazandı. Her ikisi de MMA (karışık dövüş sporu)’da. Mamed ayrıca Amerika organizasyonu olan EliteXC’de dövüşerek burada da kazandı. Khalidov kariyerinin en büyük başarısına ise 15 Mayıs 2009’da elde etti.
Varşova, Torwar. Kalabalık bir insan topluluğu. Ünlüler ön sıralarda. MAC (Dövüş Sporları Karşılaşmaları)’ın galası. Avrupa’daki en büyük MMA organizasyonu. Çok sayıda insan üzerlerine “Mamed Khalidov” un resmini bastırdıkları t-shirtleri giymiş. En ateşli seyirciler onlar. Gecenin dövüşü. Rakibi dünyanın önde gelen sporcularından Brezilyalı Daniel Acacio. Seramoninin üstatları yarışmacıları tanıtıyor. Mamed ile ilgili şu sözler sarfediliyor: “Hayret verici, Olağanüstü, Doğa ötesi”. Mamed için en doğru tanımlamalar. Ve Mamed Khalidov ringe girerken kendisine Shamhan Daldaev’in “Eto Kavkaz (Bu Kafkasya)” şarkısı eşlik ediyor. “Ulusum ve cesaret hakkında bir şarkı” diyor Mamed. O şarkıyı dinlediğinde tüm stresinin kaybolduğunu iddia ediyor. Rakipler ringde birbirinin karşısında duruyor. Geleneksel derinlik, birbirlerinin gözlerinin içine bakıyorlar. Gong sesi duyuluyor. Yetmiş saniye sonra doktorlar yerde yatan Brezilyalıyı kendisine getirmeye çalışıyor. Bir nakavt! Kalabalık deliriyor. Mamed, MAC Uluslararası Şampiyonu kemerini kazanıyor. Seyirciler sevinçten havaya uçarken, Mamed ringde dua ediyor ve Allah’a şükrediyor.
Mamed bir tür fenomen. İnsanları kendisine çeken bir cazibeye sahip. Açık ve rahat bir şekilde konuşuyor. Sadece ailesi hakkında konuşmakta isteksiz. Evli olduğu ve bir çocuk babası olduğu biliniyor. Onların gizliliğini korumak için elinden gelen her şeyi yapıyor. Onların isimlerini bile saklıyor.
Ringlerde “Yamyam” takma adını ona verdiler, ki elde ettiği başarılardan açık bir şekilde bu ismin neden verildiği anlaşılabiliyor. Rahat bir şekilde rakiplerinin canına okuyor. Dövüşmeyi seviyor. Hobiden daha ileri. MMA’da mücadele ediyor olmasaydı, yaşamında bununla nasıl başa çıkacağını bilmiyor.
Henüz vatandaşlığı olmamasına rağmen uluslararası arenalarda Polonya’yı temsil ediyor. Gerçekten vatandaşlık almayı çok istese de bürokrasiyle mücadele edecek gücü yok. Polonya onun deyimiyle onun “ikinci evi”. “Polonya’dayken Çeçenya’yı özlüyorum. Ve Çeçenya’dayken de Polonya’yı” diye ekliyor. Kendisini tanımlamasını istediğimizde, kendisinden sonra 1997 yılında Polonya’ya gelen arkadaşı Akhmad Dzhantamirov’la birlikte soğukkanlılıkla : “Bedenen bir Çeçen, mentalite olarak bir Leh. Kişiliğimin şekillendiği, yetişkinliğe adım attığım ve olgunluğa eriştiğim yer burası. Bu yüzde ikisinin aradayım”.
Peki ya gelecek için planları ne? Muhtemelen Amerika Birleşik Devletleri’nde dövüşecek. Güzel olan ise Polonya’yı terk etmeyecek olması. En azından yılda bir kez MAC galalarında dövüşmek istiyor. Ya sonrası? Kim bilir? Kariyerine son verdiğinde bir antrenör olabilir. Pazarlama bölümünden mezun oldu. Gelecek hakkında konuşmak zor. Allah’ın onun kaderi için ne tayin ettiğini bilmiyor. Sonu ne olursa olsun, bunu büyük bir tevazu ile ve muhtemelen bir gülümsemeyle bu sonu kabullenir.
Michal Gasior
Gazeta Uchodzcow/ 29.06.2009
Tweet
Bir yanıt bırakın!