Ev Arayışı
Rusya’nın 1994 yılından bu yana Çeçenya’da yürüttüğü kirli savaşın mağdurları olan Çeçen mülteciler ve onlara yardım eden bir Finlandiyalı insan hakları savunucusunun hikayesini sizinle paylaşıyoruz.
Finlandiya yasalarına göre “insani nedenlerle Finlandiya’ya yasadışı girişe yardımda bulunmak suç değildir”. Bu tip insani nedenlerle yardım etmek oldukça riskli bir oyun olmasına rağmen, A.H., bir Çeçen arkadaşına yardım ederek kendisini uluslararası polisiye bir maceranın içerisinde buldu, üstelik havayolu şirketi görevlisinin de Finlandiya Sınır Muhafızlığı için çalıştığını öğrendi.
Temmuz 2009’un başlarında gece yarısından sonra eve döndüğümde bir şeylerin ters gittiğini anladım. Sanki birisi evime girmiş gibiydi.
Çalışma masamın başına gittim, dizüstü bilgisayarımın olması gerektiği yerde elle yazılmış bir not vardı. Notta Finlandiya Sınır Koruması’nın suç araştırma ekibinin evde bir arama yaptığı ve delil olabilecek nitelikteki bazı eşyalar ile belgelere el konulduğu yazıyordu.
Nota iliştirilen telefon numarasını aradığımda, anlaşılan görevli M.K.’yi uykusundan kaldırdım ki “Aramak için sabahı beklemeliydiniz” diyerek yakındı. Sanki umurumdaydı, “Bu nedir?” diye sordum. Sanırım bana bu durumun nedenini anlattı ama o an kalbim öylesine hızlı çarpıyordu ki ne söylediğini tam olarak anlayamadım. Ama sabah beni araması ve durum hakkında bilgi vermesi için beni davet etmesi konusunda anlaştık.
O geceden itibaren bir kabus görmeye başladım ve muhtemelen savcı bu dosyada Finlandiya’ya yasadışı girişi ayarlayıp ayarlamadığım konusunda bir hüküm verene kadar da devam edecek. Evimden ayrılarak arkadaşlarımın yanlarında vakit geçirmeye başladım, tıpkı İstanbul’daki Çeçen mültecilerin kendilerine yaşamak için güvenli bir yer aradığı gibi.
Aslında hikaye geçtiğimiz yaz, Avrupa’da bir yerde yaşayan ve çalışan bir Çeçen arkadaşımın benim tavsiyemi istemesiyle başladı. Akrabaları Çeçenya’dan kaçmış ancak Türkiye’de sıkışıp kalmıştı. Türkiye, Çeçenlere mültecilik statüsü vermiyor ve onları “mülteci” olarak adlandırıyor ki bu durumda Çeçenlerin hiçbir resmi statüsü olmaması anlamına geliyor. Çocuklar okula gidiyorsa da mezun olamıyor, sağlık hizmeti ya da sosyal yardım almaları oldukça zor. Hiçbir giriş vizesine ihtiyaç duymadan Türkiye’ye gelen bu Çeçenlerin sayısı birkaç bin civarında. Türkiye gönülsüz bir şekilde Çeçen mültecilerin Türkiye’de kalmalarına izin veriyor.
Arkadaşım -ona “Aslan” diyelim- Türkiye’deki Çeçenlerin Helsinki aktarmalı Rusya uçak bileti almaları halinde, Helsinki’deki aktarma sırasında Finlandiya’ya sığınma talep edebileceklerini söyledi.
Sekiz kişilik ailenin Haziran 2009’un sonunda İstanbul havaalanındaki ilk denemesi başarısızlıkla sonuçlandı. Finnair Havayolu şirketinin yerel bir çalışanı onların uçağa binmesine engel oldu. Aslan telefon ederek durum hakkında bilgi verdi. Her ne kadar Aslan benden yardım istememiş olsa da, olaydan haberim olunca Finnair’in Türkiye’deki ofisini aramaya karar verdim.
Havayolu taşımacılığı yapan bir şirketin görevlisinin Sınır Muhafızlarımızın bir yardımcısı gibi çalıştığını görmek benim için yeniydi. “Benim vardiyamda tek bir Çeçen bile uçağa adım atamaz” dedi ismini mırıldayan bir Finnair çalışanı. “Finnair, Helsinki’de sığınma arayan her bir kişi için 3 bin Euro ceza ödemek zorunda kalıyor” diye ekledi.
Kontrol ettiğimde, taşıma şirketlerinin gerçekten yolcuların vize gibi gerekli belgelerinin tam olmaması halinde ceza ödeyebileceğini gördüm.
Türkiye’de sıkışmış bu Çeçenler tüm paralarını yitirmişti, – kurallar gereği – Finnair geri ödeme yapmaya yanaşmıyordu, her ne kadar biletler dışarıdan kaynaklanan bir nedenle kullanılamamış olsa da. Aslan ve ailesi endişeli, ben ise öfkeliydim.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde söylendiğine göre, “eğer bir kişi zulüm altında ise, o kişi başka ülkelerde sığınma talep etme ve alma hakkına sahiptir”! Ama Finlandiya yasaları potansiyel sığınma yeri arayıcılarını getiren taşıma şirketlerine ceza kesme yetkisi veriyor. Ve hepsi bu kadar da değil. Burada tarif edildiği şekilde ülkemize giren sığınmacı ve ona yardım eden kişi suç işlemiş sayılıyor.
Aileye biletleri için toparlayabildikleri kadar parayı bulmalarını geri kalanını buradan ayarlayacağımızı söyledim. Biletleri internet üzerinden alacaktım. Suç ya da değil, eğer satın alan kişiler bileti iade etmek konusunda bilgi sahibi değillerse, hava taşımacılığı yapanlar bu anlamsız politika sayesinde para kazanıyor. Suç ya da değil, bu insanların yaşamak için güvenli bir yere ihtiyaçları var, ve eğer bu insanları saçma hukuk sistemi nedeniyle yüzüstü bırakırsam bir daha aynada kendime nasıl bakacaktım.
Zengin birisi değilim, bu nedenle sekiz kişilik ailenin biletlerini iki grup halinde almak zorunda kaldık. İlk üçünün Perşembe ve kalanların da Pazar günü gelmesi konusunda anlaştık.
Oh, bir hata yaptım. İlk üç bileti Türk Hava Yolları’nın internet sitesindeki online hizmetti kullanarak aldım. Ödemeyi yaptıktan sonra ekranda bir yazı belirdi: “Eğer biletlerin ücretlerini kredi kartı ile ödendiyse, kart sahibi bu uçuşta yer almalı ya da Türk Havayolları Ofisi’ne gelerek biletleri satın aldığını onaylamalı.”
İstanbul’a gitmek zorundaymışım! Biletlerin ücretlerini ceza ödemeden tam olarak nasıl geri alabileceğim konusunda bir yol bulmam gerekiyordu.
Helsinki-Vantaa Havaalanı’ndaki Türk Hava Yolları ofisini aradım ve oraya giderek pasaportum ile kredi kartımı göstermemin yeterli olacağını öğrendim. Ben de istenileni yaptım. Erkek satıcı yolcuların isimlerini duyana kadar oldukça nazikti.
Şüpheci bir şekilde, “Çeçenler mi?” diye sordu. “Hayır, hayır, bu hiç iyi değil. Eğer uçağa binmelerine izin veririm 3 bin Euro para cezasını cebimden ödemem gerekecek” dedi. Yalan mı söylüyordu yoksa Türk Hava Yolları bu cezayı çalışanlarının maaşından mı kesiyordu bilmiyorum. Görevli amacımı, bilet fiyatlarını, direkt uçuşları vs. sorgulamaya başladı. En sonunda, beni, pasaportumu ve kredi kartımı bir süre inceledikten sonra, telefon numaramı sordu ve İstanbul’u araması gerektiğini söyledi.
Aslan’a gidişatın iyi olmadığını söyledim.
Nihayet, Perşembe sabahı sekiz kişilik ailenin üç ferdi uçağa binebildi. Ben de arkadaşlarımla gece dışarıya çıktım. Eve döndüğümde hikayemin başında bahsettiğim el yazılı notla karşılaştım.
Cumartesi sabahı olanları öğrenmek için polis karakoluna gittim. Cep telefonumu arkadaşımın evinde bırakmıştım –boş yere. Komiser cep telefonumu verene kadar oradan ayrılmama izin vermeyeceklerini söyledi. Daha sonra telefonumu almak için arkadaşımın evini de aradılar ve oradan aldılar.
Karakolda tahmin ettiğim şeyleri duydum. Polis, Çeçenlere yardım eden bir Fin erkekle bağlantım olduğunu düşünüyordu. Onu tanıyordum, hepsi buydu. Üç Çeçen için uçak biletlerini aldığımı itiraf ettim, inkar etmeyi düşünmedim bile, polis biletlerin fotokopilerini evimde yaptığı aramada bulmuştu. Hiçbir suç işlemediğimi söyledim, çünkü ceza kanunumuzda yer alan bir cümle şöyle diyor: “Eğer yardım edenin amacı kabul edilebilir ise (kişisel kazanç sağlamamışsa), ve yabancının bulunduğu ülkedeki koşullar onun açıkça korunmasını gerektiriyorsa bu tür hareketler suç olarak nitelendirilemez”.
Kötü olan ise Finlandiya’nın yüksek makamlarındaki malum kişiler bu cümlenin Ceza Kanunumuzdan kaldırılmasını istiyor olması.
Eğer sıkıntı içinde bulunan insanlara yardım etmek istiyorsanız, akıllıca ve profesyonel bir şekilde hareket edin, ve benim yaptığım gibi iz bırakmayın.Yine de tek bir şey kalıyor: Bir Çeçenseniz, çok büyük bir şansa ihtiyacınız var ya da Finlandiya’da sığınma talep ettiğiniz için suçlanacaksınız. Pek çok kişi İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin öneminden bahsediyor, fakat gerçekte Batılı ülkeler, sığınmacıların sayısını azaltmaya ve yaygın sığınma politikaları sayesinde bu insanların sığınma hakkı almalarına engel olmaya çalışıyor.
Bu beni utandırıyor.
Bazı okuyucular, ailenin İstanbul’da kalan beş üyesi için yardım etmeye devam edip etmediğimi merak ediyordur. Bana göre, eğer ailenin buraya gelen üç ferdinden biri mültecilik statüsü elde ederse, bundan sonra artık Finlandiya makamları aileyi yeniden birleştirmek için yardım etmeli.
Tarif edilemez koşullardaki insanlara yardım eden Natalya Estemirova 15 Temmuz 2009’da öldürüldü. Ben öldürülmedim. Bundan dolayı manevi açıdan yardımcı olmayı kesmem mi gerekiyor?
31.07.2009/Helsinki
A.H.
Not. Makalenin yazarı Çeçen sığınmacıları yardım etmesinin ardından vicdani nedenleri olduğunu, bu durumu kendi isminin reklamı olarak kullanmak istemediğini söyledi. Biz de onun bu görüşüne saygı duyarak ismini yayınlamıyoruz.
Tweet
Merhaba sayin site emekcileri,
EV ARAYISI adli yaziyi yazan kisiyi cani gönülden kutlamak isterim. Cesaretini, yüregindeki insan sevgisini, yardima muhtac baska insanlara yardim etme istegini, onda var olan insani degerleri sanirim ben ve benim gibi bircok insan onemsemiyor diyo dusunuyorum.selamlar sevgiler
Bir yanıt bırakın!