Aslan Maskhadov’un Oğlu Kitap Yazdı: “Babam, Çeçen Devlet Başkanı”
“Konuşma Özgürlüğü” isimli organizasyonun sponsorluğunda Anzor Maskhadov’un “Babam, Çeçen Devlet Başkanı” isimli kitabı 3 bin adet basılarak Norveç’te yayınlandı. “Kavkaz-Uzel” internet sitesi Çeçen Cumhuriyeti İçkerya Devlet Başkanı Aslan Maskhadov’un oğluyla kitap hakkında konuştu.
Anzor Maskhadov, “Babamla ilgili bir kitap yazma fikri uzun zamandır vardı, hakkındaki çeşitli asılsız iddiaları çürütmek istiyordum, ancak bir türlü zaman bulamamıştım. Mart 2005’te babam suikaste uğradığında anladım ki artık zamanı gelmişti. İnsanların ona bir terörist demesi içimi yakıyor. Yazılan bu kitapta, bu durumu, çatışmayı ve Aslan Maskhadov’un nasıl birisi olduğunu anlatıyor” diyor.
Kitabın yazarı Anzor, kitabının sadece babası Aslan Maskhadov hakkında olmadığını, aynı zamanda birilerinin emelleri yüzünden başlayan Çeçen savaşı iki tarafın birbirini öldürmesinin trajedisine değindiğini vurgulayarak, “İnsanların bizim suçlu olduğumuzu söylemesinden hoşlanmıyorum. Hem bizim hem de Rusya’nın hatalarından bahsetmek istedim” diyor.
Kitapta her bir bölümü Aslan Maskhadov’un hayatının belli bir dönemine adanmış 26 bölüm bulunuyor. Anzor Maskhadov’un söylediğine göre yakın zaman içerisinde kitaptan 2 bin kopyanın daha basılması planlanıyor. Kitap başlangıç olarak sadece Norveç dilinde basıldıysa da kitabın tercümeleri için görüşmeler devam ediyor, yazar Ağustos 2010’un sonuna kadar kitabın İngilizce ve Rusça versiyonlarının da yayınlanmış olacağını ümit ediyor.
“Onurla Yaşamak”
Anzor Maskhadov, “Babamın makinalı tüfeği ve cephaneleri elime verdiğinde söylediklerini hatırlıyorum: ‘Bugünden itibaren her zaman ve her yerde benim yanımda olacaksın, etrafımızda neler olduğunu bileceksin’. Kitabın bu bölümünde babamın Çeçen toprakları ve onur hakkındaki tutumunu anlattım. Sadece kendi onurunu değil bu topraklarının onurunu da korumak onun için ne kadar üstün ve önemliydi. Ve burada ayrıca elinde silahıyla kendi topraklarında nerede ve ne zaman can verdiğini de yazdım” diyor.
“Aile”
Kitabın yazarına göre, Aslan Maskhadov’un ailesi Kafkas düşünce yapısına göre oldukça küçük. Anzor Maskhadov hatıralarını paylaşıyor: “Ben, Macaristan’da doğan küçük kız kardeşim ile annem ve babam. Bir aile reisi olarak Maskhadov’un yaşamını yazmak istedim, ama yine de savaştan ve politikadan da bahsetmek zorunda kaldım. Babam bir asker olmasına rağmen, hatırladığım kadarıyla çocuklarla oynamayı çok severdi. Bana karşı yeterince otoriterdi ama küçük kız kardeşime karşı oldukça hassastı. O zamanlar bu biraz gücendiriyordu ama şimdi benim de iki oğlum ve bir kızım var, şimdi babamı daha iyi anlıyorum”.
Anzor’un anlattığına göre Aslan Maskhadov her zaman ve her yerde: Evde, işte, arkadaşlarıyla birlikteyken terbiyeli davranıyordu. “Bana karşı hep sert oldu, her zaman doğru şeyleri yapmamı istedi: Bir sağa bir sola adım atmamamı. Eve geldiğinde, sadece bizimle birlikte yaşayan (Çeçen adetlerine göre babası ailenin en küçük erkek evladı olduğundan) annesiyle konuşurdu. Çok dürüst bir insandı, maaşından başka bir geliri yoktu fakat yine de akrabalarına her zaman yardım etti” diyor Anzor.
Küçük Maskhadov, büyüyünce tıpkı babası gibi bir asker olmak istediğini anlatıyor. Anzor Maskhadov, “Babam beni Suvorov Askeri Okulu’na göndereceğini söyledi. Bununla birlikte Litvanya’dan Çeçenya’ya döndüğümüzde tüm umutlar ve planlar değişti. Savaşa katılmak zorundaydık” diyor.
“Sovyet Ordusunda Subay”
Kitabın bu bölümünde Anzor Maskhadov, babasının otoriter ve titiz bir komutan olduğundan bahsediyor. Anzor, “Kendi rütbesindeki meslektaşlarıyla bile işyerinde laubali ilişkiler kurmazdı. Şöyle derdi: ‘Bunu işten sonra konuşalım’. Babam filmlerdeki subaylara çok benzerdi. Titizliği ve dürüstlüğünden ötürü saygı görürdü. Nasıl arkadaş edinebileceğini bilirdi” diyor.
Anzor Maskhadov bir keresinde babasına gücenen bir meslektaşının davet edilmesine rağmen evlerindeki aile kutlamasına gelmediğini hatırlıyor: “Babam şoförünü ona gönderdi ve ‘Onu almadan buraya geri dönme!’ dedi. Şoför babamın arkadaşını getirdi ve erkek gibi tartıştılar. O zaman babam ona şöyle dedi: ‘Uzun süredir konuşmuyoruz. Konuşmamamızın nedeninin halen sinirli olduğunu düşünmemdi, nasıl oldu da bunu anlayamadım?’ Aslan Maskhadov kavgalardan hoşlanmazdı ve her zaman yapıcı ilk adımı atardı. Babamın sadece bazı subayların Kafkasyalı subaylar hakkında kaba şeyler anlattığı bir anda hiddetle onların sözlerini kestiğini hatırlıyorum. Babam durdu ve onlara iyi bir vuruş yaptı: ‘Onlar hakkında kötü ne söyleyebilirsin? Ben de bir Kafkasyalıyım! Bu insanlar da tıpkı sizler gibi Anavatan’a hizmetlerini yerine getiriyorlar’ dedi”.
1990’ların başlarında Aslan Maskhadov o sırada Litvanya’da devam ettiği görevinden ayrılarak Çeçenya’ya dönmeye karar verdi. Anzor Maskhadov, “Kuzey Kafkasya cumhuriyetlerindeki durum alarm veriyordu: Oset-İnguş çatışması, Çeçenya’daki çatışmalar. O dönem Sovyetler Birliği’nde tam bir karmaşa vardı: Askere gitmek istemeyen gelmiyordu, askerler başı boştu. Fakat babam durumla ilgili herşeyi usulüne uygun yaptı: Moskova’daki komuta merkezine bir mektup göndererek istifasının kabulünü istedi. Önce reddedilen talebi daha sonra babamın ısrarı üzerine kabul edildi. Arkadaşları babamın kararına çok üzüldü. Bunların bazılarını halen saklıyorum” diyor.
“İçkerya”
Maskhadov’un ailesi 1992 yılında “halkının yanında olmak için” Çeçenya’ya döndü. Kitabın yazarı, “İçindeki acı görülebiliyordu. Babam daha önce tanışıklığı olmadığı Dzhoxar Dudaev ile buluştu: ‘Ben bir topçuyum ve senin yanında kalmak istiyorum’ dedi. Dudaev de babamı silahlı kuvvetler kumandanı olarak atadı, ‘sadece içteki düşmanlara (Gantamirov, Zavgaev gibi gruplara) değil, esas düşman Rusya’ya karşı koyabilecek’ bir orduyu kurmasını istedi” diyor.
Anzor’un anlattığına göre, babası Aslan Maskhadov’un Dzhoxar Dudaev ile yakın ilişkisinde kişisel birşeyler yoktu. Anzor Maskhadov, “Kimi kıskanç ve yağcı tipler Dudaev’e, Maskhadov, Rusya destekli Nadterechny bölgesinden ona güvenemeyiz diye dedikodular yaptı, tek endişeleri kendi çıkarlarıydı. Dudaev’in suikaste uğramasından sonra, Devlet Başkanı Yardımcısı olan Zelimkhan Yandarbiyev, boşalan göreve geçti; babam da başarılı ‘Cihad’ operasyonunu planladı ve idare etti” diyor.
Anzor babasının “Cihat Operasyonu” planını geliştirmek için yarım yıl çalıştı, Rus askerlerinin savaş kabiliyetlerini ölçtü ve Ağustos 1996’da operasyonu düzenledi. Anzor Maskhadov, “Sonuç olarak Grozny tamamen ele geçirildi. Babam Rus generallere ölen askerleri toplamaları ve insani şekilde gömmeleri için başvurdu. Ruslar ise, ‘Çeçenler bu vesileyle dinlenmek istiyorlar’ gibi sudan bir bahaneyle bu talebi reddetti. Başka bir orduyla savaştaydı ama babam aynı zamanda düşmanın askerleri için de endişeleniyordu. Genç savaş esiri Rus askerleri annelerine teslim ettiği de oldu” diyor.
“Devlet Başkanı Maskhadov”
Anzor Maskhadov, babasının askerler ve siviller arasında büyük bir otoriteye sahip olduğunu yazıyor. Anzor, “1997’den önce dostları ona şu sözlerle geldi: ‘Seni Devlet Başkanımız olarak görmek istiyoruz’. Babam ise isteklerini üç nedenden dolayı reddetti. Bunlardan birincisi, siyasete bulaşmak istememesiydi; ikincisi, savaştan yeni çıkmış bir ülkenin yeniden inşa edilmesinin ne kadar zor olduğunu bilmesiydi; ve üçüncüsü ise, iktidar kaygısı bölünmelere neden olacaktı ve o bunun bir parçası olmak istemiyordu” diyor.
Anzor’un söylediğine göre, ailesi Aslan’ı bu yolda destekledi. Anzor Maskhadov, “Sanırım İçkerya tarafından kimsenin böylesi ağır bir yükün altına girmeye hazır olmadığını anlayınca babam fikrini değiştirdi. 1997 yılı seçimlerinde Devlet Başkanı olduktan sonra daha titiz ve daha sert oldu. Sıklıkla tehdit ediliyorduk, beni rehin almak istediler. O zaman babam şöyle dedi: ‘Eğer rehin alınırsan, hiç fidye ödemem. Bunu bilmelisin. Bundan dolayı dikkatli olmaya çalış’. Böyle bir adamdı işte. Onun prensiplerine saygı duyuyor ve değer veriyorum” diyor.
Anzor, “Kitabımın 197.sayfasında 2004 yılı yazında neler olduğunu, FSB ajanlarının babama -ölümünden sonra ise Abdul-Khalim Sadulayev’e- radyoaktif materyaller kullanarak birkaç Rus kentinde terörist eylemler yapmasını önerdiğini anlattım. Ellerinde babama karşı kullanabilecekleri birşeyler olmasını istiyorlardı ama babam onların tekliflerini reddetti. Bu teklifleri sunan kişilerin isimlerini yazdım. İzleri Moskova’ya gidiyor” diyor.
Anzor, iktidara gelmek isteyenlerin Aslan Maskhadov’u birkaç kez öldürmeye teşebbüs ettiğini doğruluyor. Anzor Maskhadov, “Kitabımda, babamın Ocak 1997’den öldürüldüğü Mart 2005’e kadar cumhuriyetin Devlet Başkanı olduğunu yazdım. Pek çok vatandaşım gibi ben de Akhmad Kadirov’un seçiminin hukuksuz olduğunu düşünüyorum: Savaş devam ederken ve insanlar öldürülürken yapılan seçimler ne kadar geçerli olabilir ki? Mevcut iktidar sadece onlardan bir kazancı olanlar ve korkanlar tarafından kabul görüyor” diyor.
“Baba’nın Ölümü”
Anzor Maskhadov, ailesi Azerbaycan’a gitmişken, babasının son anına kadar kendi topraklarında halkının yanında olduğu yazıyor. Anzor, “Kimseden saklanmıyordu. Farklı yerlerde kaldı. Gudermes’te kalırken Kadirov’a 300 metre mesafedeki bir evdeydi, Kadirov bunu öğrenince çok öfkelenerek ‘Nasıl olur da Maskhadov yan sokakta kalıyor?’ dedi” diyor.
Anzor, “8 Mart 2005 tarihinde bazı Çeçen dostlara davet edilmiştik. Anavatandaki durum hakkında konuşuyorduk ve aniden çalan telefonda karşıdaki ses: ‘Anzor televizyonda söyledikleri doğru mu?’ dediğinde kalbime babama kötü birşeyler olduğu hissi doldu. ‘Henüz bir şey duymadım ama doğru olduğunu hissediyorum’ dedim. Aileme, ‘toparlanın, eve dönüyoruz’ dedim. Yabancıların önünde ağlaşmalarını istemedim” diyor.
Anzor Maskhadov, “Akrabalarımız, babamın naaşının tutulduğu Khankala’ya onu teşhis etmeleri için götürüldü. Ölümünü takip eden gün, onun babam olduğunu teşhis ettik” diyor.
Anzor, Aslan Maskhadov suikastiyle ilgili çeşitli ihtimallerden bahsediyor: “Bunlardan birisine göre, babamın kaldığı eve bomba yerleştirildiği. Bomba olmadığını kitabımda da yazdım. Eve girdiklerinde zehirli bir gaz içeri salındı ve sonra ateş açıldı. Sonra sanki akrabamız tarafından öldürülmüş gibi suç akrabamızın üzerine atılmak istendi. Rostov’daki adli tıp raporu elimde. Orada söylediğine göre babamın vücudunda her biri farklı yönlerden giren beş mermi bulunuyor. Öyleyse akrabam babamın etrafında dönerek mi ona ateş etti? Onunla telefonda konuştum ama böyle şeyleri telefonda soramıyorsunuz”.
Anzor insanların babasını çok sevdiğini düşünüyor. “Bakü’deki yas merasimi boyunca yaşlı insanların ağladığını hatırlıyorum. Pek çok kişi geldi, mülteciler, Azeriler. Oldukça acı vericiydi. Ruslar halen babamın naaşını bize teslim etmemek için direniyor. İsmini, ‘Nord-Ost’ ve ‘Beslan’ ile ilişkilendirerek babamı terörist olarak adlandırıyorlar. Bu tamamen saçmalık! Şimdi Strasbourg’daki insan hakları mahkemesi şikayetimizi inceliyor, ancak görünüşe göre olaya hemen müdahil olmak istemiyorlar. Zaman herşeyi yerli yerine koyacak ve tarih kimlerin kahraman kimlerin de hain olduğunu yazacak'” diyor Anzor.
“Sonsöz”
Anzor Maskhadov, “Yaklaşık iki hafta kadar önce iyi bir tanıdığımız bana gelerek şöyle dedi: ‘Sana şunları söylememi istediler: Yazdıkların ve söylediklerin için cevap vermek zorunda kalacaksın” diyor. Anzor bu kişinin ismini vermiyor ve sadece Moskova’da yaşayan bir erkek olduğunu söylemekle yetiniyor.
Elena Khrustalyova, Kavkaz-Uzel
Tweet
Bir yanıt bırakın!