Arşiv Belgeleri

Tozlanmış raflardaki Arşiv Belgeleri…

Çeçen Kültürü

Çeçen Dili ve Folkloru, Halk Dansları, Efsaneler, Öykü ve Masallar ile çeşitli kültürel bilgiler…

Çeviriler – Makaleler

Çeşitli Çeviri ve Makaleler…

Röportajlar

Ekibimizce Yapılmış Çeşitli Röportajlar…

Şarkı Sözleri

Sevdiğiniz Çeçence şarkıların sözlerine buradan ulaşabilir, dinleyebilir ve indirebilirsiniz.

Ana Sayfa » Çeviriler - Makaleler

21.Yüzyıl: Korkunç Suçların Üzerini Örtmek Hala Mümkün mü?

Bu yazı 31 Ocak 2011 Pazartesi  tarihinde yazıldı. Şimdiye kadar 4.186 defa okundu.. 1 Yorum
21.Yüzyıl: Korkunç Suçların Üzerini Örtmek Hala Mümkün mü?

Yıllardır, İnsan Hakları Merkezi “Memorial” için çalışıyorum. Çeçen Cumhuriyeti İçkerya vatandaşlarından, sözde “terörle mücadele operasyonları” sırasında Rus askerlerinin savunmasız ve barışçıl insanlara uyguladığı mezalimle ilgili yüzlerce anı dinledim.

Bu operasyonlar, Moskova tarafından 1999 yılı sonbaharında başlatıldı. Hem Rus askerlerinin uyguladığı şiddetin kurbanları, hem de bu şiddete maruz kalanların yakınları bize başvuruyor. Ülkemizin topraklarına konuşlanmış her bir Rus askeri birliğinin, yerleşim yerlerine yaptığı roket saldırılarını, bombardımanlarını, insanları kaçırmalarını, cinayetlerini ve savunmasız sivillere yönelik yargısız infazlarını, işkencelerini, “filtrasyon kampı” olarak adlandırılan yerlerde veya insanları kapattıkları diğer yasadışı gözaltı merkezlerindeki aşağılamalarını bu insanlardan dinledim.

Bu hikayeler içerisinde özellikle bir tanesini çok iyi hatırlıyorum. Burada adını Ayub olarak zikredeceğim 37 yaşındaki başkent Grozny sakininin başından geçenleri anlatacağım.

23 Ocak 2001 tarihinde, Ayub arabasındaki yolcularla hareket halindeydi. Ayub, Grozny’nin Staropromyslovski otoyolu üzerindeki Tashkala yerleşim biriminde bulunan #51 numaralı kontrol noktasındaki Rus askerleri tarafından gözaltına alındı. Kontrol noktasında durdurulduğunda, askerlerden birisi onun evraklarını incelerken Ayub’a arabasını kenara park etmesini emretti. Ayub’a onunla ilgili bazı noktalarda şüpheye düştüklerini ve konuya “netlike kazandırana kadar” gözaltında tutulacağını söyledi. Asker, taşınabilir telsiz vasıtasıyla özel bir gruba haber Verdi. Ayub’un arabasındaki yolcular da araçtan inmeye ve yere yatmaya zorlandı.

Ayub’un akrabalarından birisi de tesadüfen o gün arabasındaydı ve Rus askerin emirlerine uymayı açıkça reddetti. Kadın askerlere Ayub’u şüpheli kılan nedenleri ve konunun neden burada netliğe kavuşturulamadığını açıklamalarını istedi. Bu çıkışı üzerine akraba kadın da Ayub ile birlikte bir arabanın içerisine tıkıldı, iki asker de araca bindi. Hareket eden araca 36.bölgeye kadar (Maskhadov bölgesi – eski adıyla Staropromyslovsky) “UAZ” marka dört araç eskortluk yaptı. Ivanov yerleşim biriminde, Ayub’un akrabası olan kadın araçtan dışarıya atıldı ama Ayub kadına yakınlarına kaçırıldığını haber vermesini istemeyi başardı. Ardından Ayub’un içinde tutulduğu araç hızla oradan uzaklaştı. Bir süre sonra yerleşim alanının kapalı bölgesinde bulunan köprüye ulaştılar. Araçlar önünde birkaç sivil abanın bulunduğu üç katlı gri bir binaya yanaştı. Kapı silahlı muhafızlarca korunuyordu. Kurbanın anlattığına göre, Terski menzilinin aşağısında doğru boş bir alan vardı.

Ayub’un ellerine kelepçe takıldı, gözleri bağlandı ve bu binanın içerisine alındı. Ardından karanlık bir koridorda yürütüldü, yürürken bacakları ve omuzlarına vuruldu. Ayub neden tutuklandığını anlamaya çalıştığından kendisine sadece bir açıklama yapmalarını istediyse de kimse onu dinlemedi. Saat 19.00 sularına kadar o binada tutuldu ve ardından beton tabakalarla çevrilmiş bir avludan geçirilerek mahzene giden bir binaya alındı. Görünüşe göre burası bir işkencehaneydi. Küçük pencereden zemine yerleştirilmiş benzin tankı görülebiliyordu.

Ayub demir bir sandalyaye oturtturuldu, gövdesi ve elleri kemerlerle birbirine bağlandı, artık hareket etmesi imkansız bir haldeydi, başının üzerine elektrik kabloları olan metal bir halka yerleştirildi ve akım verilmeye başlandı. Ayub’un tasvir ettiğine göre, acı öylesine dayanılmazdı ve tüm vücuduna etki ediyordu. Sık sık bilincini yitirdiği için, Ayub, işkencenin tam olarak ne kadar devam ettiğini hatırlayamıyor. Kendisine gelmesi için iki kez elinden ve boynundan iğne yapıldı. Ayub, işkencenin verilen küçük aralarla 3 ya da 4 saat sürdüğünü tahmin ediyor.

Ağır bir işkenceden sonra Ayub üç parçaya bölünmüş bir depoya götürüldü. Orta kapak kaldırıldı, ardından gözündeki bant ve kelepçeleri çıkarılarak içeriye doğru atıldı. Ayub küt bir nesneye çarptı ve suyun içerisine düştü. Su beline kadar ulaşıyordu ve suyun içerisinde tutulan birkaç kişi daha vardı. Ayaklarının üzerine ancak 50’li yaşlarında bir adam ve genç bir kızın yardımıyla kalkabildi.

Dövülen Ayub’a yardım etmeye gelen kızın adı Rosa’ydı ve Shali kasabasındandı. Kendisini Kharon olarak tanıtan adam ise Novy Aldy yerleşim alanında ikamet ediyordu. Yaklaşık iki aydır tutuklulardı. Ayub’un anlattığına göre her ikisinin de durumu korkunçtu. Kharon sol kulağını kaybetmiş, yüzü ve vücudu gördüğü işkencelerden, demir nesneler, tüfek dipçikleri ve tekmelerle yediği dayaklardan dolayı felce uğramıştı. Söylediğine göre, Rus askerlerin bu özel muamelesinin, bir “temizlik operasyonu” sırasında evinde bir adet tabanca bulmalarından kaynaklanıyordu muhtemelen.

Rosa, 22-25 yaşlarında güzel bir genç kızdı, bir kontrol noktasında gözaltına alınmıştı. Bir keskin nişancı olduğundan “şüphelenildiği” için alıkonulmuştu. Belinden yukarı çıplaktı ve çıplaklığını gizlemek için omuzlarına kadar suyun içerisinde oturmak zorunda kalıyordu. Karnında ve yan taraflarında bıçak kesikleri vardı ve sağ kalçası keskin bir nesneyle delinmişti. Ayub, bu genç kıza tişörtünü verdi.

Deponun içerisinde toplamda altı kişi bulunuyordu: Ayub, Rosa, Kharon, iki başka adam ve Maskhadov bölgesinden (eski Staropromyslovsky) bir başka kız. Bu kız görüntüsü itibariyla daha henüz 16’sında gibi duruyordu. Adı Taisa’ydı. Ufak tefek, oldukça güzel esmer bir kızdı. Yüzü siyah ve maviydi, çürüklerle kaplıydı.

Bu canavarların tutukladıkları insanlara yaptıklarını tasvir edecek kelimeleri bulmak mümkün değil. Ayub’un dediği gibi, yemek yerine günde bir defaya mahsus olmak üzere kendilerinden arta kalanlar veriliyordu. Kimsenin tuvalete gitmesine izin verilmiyordu. Dahası “terörizm savaşçıları” deponun kapağını açarak içerideki insanların üzerlerine idrarlarını yapıyor ya da dışkılıyordu. İnsanlar da kendilerini kurtarmak için kendilerini deponun içindeki suya atıyordu.

Sorgulama için çağrıldıklarında, yukarıdan aşağıya bir halat sallanıyordu. Kendi başına halata tırmanamayanlar ise kelepçeleniyor ve yukarıya çekiliyordu. İşkence odasına götürülen insanların maruz kaldıkları işkenceden dolayı bağrışmaları ve attıkları çığlıklar sürekli duyuluyordu. Rus askerler bazen herkesi sıraya dizip onları ağır bir şekilde dövmek gibi “toplu hareketler” yapıyorlardı. Ama belki de bu hayvanların yaptıklarının en kötüsü, en acı vereni ve en aşağılayıcı olanı ise, kızları elleri önlerinde ayağa kalkmaya zorlayıp diğer mahkumların önünde onlara tecavüz etmeleriydi. Depoda alıkonulan erkekler bunları seyretmeye zorlanıyordu. Rosa bir keresinde, bazen 20-30 kişinin elinden eline dolaştırıldığını itiraf etti. Taisa hamile kalmıştı ve Kharon bile tecavüze uğramıştı.

Akrabaları Ayub’u dördüncü gününde 28 Ocak tarihinde bu cehennemden kurtardı. Ayub için Rus askerlere tam 2 bin Amerikan doları ödediler. Serbest bırakılmadan önce, kızlar ve diğer tutuklular, Ayub’a, akrabalarına burada tutulduklarını ve kendilerini bu faşistlerin ellerinden kurtarmaları için herşeyi yapmalarını anlatmasını istedi. Aslında, Taisa, Ayub’a artık bir hayatı olmadığını, kendisi ve ailesi için kayıp olduğunu söyledi.

Ayub, 28 Ocak sabahı serbest bırakıldı. Sadece pasaportu ona geri verildi, parası (yaklaşık 7 bin ruble), arabası ve diğer belgeleri iade edilmedi. Ayub hücre arkadaşlarının isteklerini yerine getirdi. Önce Shali’ye giderek Rosa’nın akrabalarına haber verdi, ardında da diğer kurbanların yakınlarına uğradı. Rosa iki hafta sonra 4 bin Amerikan doları karşılığında serbest bırakıldı. Ayub’un aktardığına göre, genç kız önce Khankala’daki askeri üsse götürüldü ve ardından da oradan serbest bırakıldı. Taisa’da aynı miktardaki fidye karşılığında benzeri şekilde serbest bırakıldı. Ancak Ayub ilerleyen günlerde, Taisa’nın serbest kaldıktan kısa bir süre sonra vefat ettiğini öğrendi. Cenazesinin defnedilmesinden sonra da ailesi Belçika’ya gitmek üzere Çeçenya’yı terk etti. Ayub, depoda tutulan erkeklere ne olduğunu öğrenemedi ama onların da bu korkunç yerden çıkabilmiş olduklarını ümit ediyor. Elbette bu ancak akrabalarının istenilen fidyeleri ödeyebilmiş olması halinde mümkün olabilirdi.

Rus işgal güçlerinin Çeçen Cumhuriyeti İçkerya topraklarında yürüttüğü “terörle mücadele operasyonları”nın ilk 2-3 yılında Rus askerlerce kaçırılan sivillerin fidye karşılığı serbest bırakılması oldukça yaygın görülen bir uygulamaydı. Rus askerler sadece canlıları değil, vahşi işkenceleri sırasında öldürdükleri sivillerin bedenlerini de fidye karşılığı akrabalarına iade ediyordu. Rus askerlerin ellerinden canlı ya da ölü bedenleri alabilmek için onları ikna etmek çok büyük bir başarı olarak nitelendiriliyordu. Sıklıkla da bu yargısız infazların kurbanlarına ait bedenler Rus askerlerince tenha yerlere bırakılıyor ya da yerleşim alanlarının dışarılarında bir yerlere gömülüyordu. Anlattıklarım müthiş korkunç şeyler olsa da, gerçek bu. Rus askerleri burada insanları öldürdü ve kaçırdı; kadınlara işkence etti; savunmasız yaşlı adamlara, kadınlara ve çocuklara vahşi muamelelerde bulundu; ve bunları yapanlar hiçbir şekilde cezalandırılmadı.

Ümit ediyorum ki, erinden generaline tüm bu suçlular er ya da geç işledikleri suçların karşılığını ödeyecek. Artık ne silahsız ve barışçıl sivillere karşı işlenen suçların gizlenebildiği 19.yüzyıldayız ne de 20.yüzyılın ortalarında. Şimdi 21.yüzyılda yaşıyoruz. Örnek vermek gerekirse, 1944 yılında Çeçenya’nın Khaibakh yerleşim alanında 700 silahsız, barışçıl ve masum sivilin canlı canlı yakarak öldüren Albay Gvishiani yatağının etrafını saran sevgili yakınlarının yanında huzur içerisinde ölürken, bugün bu suçları işleyenler artık aynı sonu yaşayamayacaklar.

Usam Baysayev
İnsan hakları savunucusu



1 Yorum »

  • sevimacikgoz dedi:

    Ruslarin ve insaniz diye kendini insan sayan asagilik katillerin yaptiklari vahsetleri muslumanlar adina kiniyorum ve Allahtan o vahsilerin omur botu vicdan azabindan delirmelerini Allah tan diliyorum

Bir yanıt bırakın!

Aşağıya bir yorum ekleyin veya kendi sitenizden trackback yapın. İsterseniz RSS ile de yorumları takip edebilirsiniz.

Yorum yazmadan önce lütfen kuralları okuyunuz...

500 karakter kaldı.

Yorum yaparken kullanabileceğiniz etiketler:
<a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <s> <strike> <strong>

Bu sitede Gravatar kullanabilirsiniz. Ayrıntılı bilgi ve üyelik için Gravatar sitesini ziyaret ediniz.