Arşiv Belgeleri

Tozlanmış raflardaki Arşiv Belgeleri…

Çeçen Kültürü

Çeçen Dili ve Folkloru, Halk Dansları, Efsaneler, Öykü ve Masallar ile çeşitli kültürel bilgiler…

Çeviriler – Makaleler

Çeşitli Çeviri ve Makaleler…

Röportajlar

Ekibimizce Yapılmış Çeşitli Röportajlar…

Şarkı Sözleri

Sevdiğiniz Çeçence şarkıların sözlerine buradan ulaşabilir, dinleyebilir ve indirebilirsiniz.

Ana Sayfa » Haberler

23 Şubat ve Haybah Katliamı

Bu yazı 23 Şubat 2011 Çarşamba  tarihinde yazıldı. Şimdiye kadar 4.048 defa okundu.. Yorum Yok
23 Şubat ve Haybah Katliamı

Tarih 23 Şubat 1944.
Yer Rusya Kızıl Meydanı.

O gün Kızıl Ordu’nun kuruluş yıldönümüdür ve kutlamalar için binlerce insan meydana toplatılmıştır.

Çeçen-İnguşlar’da [kendi yurtlarında] kutlama gösterileri izleyecekleri beklentisindeyken, haklarında çıkarılan “sürgün” emrinden habersizdirler.

Derken, aniden binlerce insanı -ellerinde silahları ile- kuşatıveren Rus askerlerine şaşkınlıkla bakakalırlar.

Üstelik o sıralar erkeklerin büyük çoğunluğu Rus ordusu için cepheye gönderilmiştir.

Kuşatılanlar ise çoğunlukla yaşlılar, kadınlar ve çocuklardır.

Kendilerine –hiç beklenmedik bir anda- bir albay tarafından tebliğ edilen “sürgün” kararına karşı tepki gösteren gençlerin üzerlerine mitralyözlerden ateş yağdırılır.

Savunmasız binlerce insan acelece trenlere doldurulur. Direnen veya gücü olmayanlar ahırlara kapatılarak ateşe verilir.

Cephede savaşan ve henüz evlerine bile dönmemiş olan Çeçen-İnguş halkının maruz kaldığı bu sürgün kararının hiçbir meşru gerekçesi de yokturüstelik.

Sadece “Nazilerle iş birliği” yaptıklarına dair asılsız bir suçlama il karşı karşıyadırlar.

Nitekim 24 Saat içerisinde yük vagonlarına adeta hayvan sürüsü gibi tıkıştırılan 700 bin kişilik Çeçen-İnguş halkı Stalin’in emri gereği ölüm trenleri ile Sibirya ve Kazakistan’a sürülür.

“Ölüm Treni” diyorum zira aylar süren bu zorunlu yolculuğun ağır şartlarına dayanamayarak pek çok kişi vagonlarda hayatını kaybeder.

Vagonlar insan yaşamının gereksinimleri sağlayacak durumda değildir. Açlık soğuk ve beraberinde gelen salgın hastalılar zor koşullardaki vagonlarda sayısız ölüme sebebiyet vermektedir.

Ölülerini karlara gömerek yola devam eden, çoğunluğu kadın ve çocuktan oluşan binlerce insanın yaşadıkları tam anlamıyla bir trajedidir.

Çocuklarına sımsıkı sarılıp akıbetlerini beklerken, istasyonlarda duran trenin camlarından “bir lokma ekmek” için yalvaran annelerin durumu can yakıcıdır.

Bu son derece meşakkatli geçen yolculukta bir şekilde sağ kalanları ise daha da zorlu bir yaşam mücadelesi bekler. Zira aylar süren ölüm yolculuğunun ardından arazilerin ortasında öylece kaderlerine terkedilmişlerdir.

Sahip oldukları her şeyi geride bırakmış, üstelik sevdiklerini de yollarda karlara gömerek bir arazinin ortasında öylece kalakalmışlardı.

Sonrasındaki süreçte, zorla getirildikleri bu yabancı topraklarda ayakta kalabilmek için olağanüstü gayret gösterirler.

İklim koşulları, ağır çalışma şartları ve salgın hastalıkların pençesinde ölümlerle geçen 13 yıl, sürgündekilerin yaşam mücadelesinden kısa kesitler oluşturur.

Sadece bedenleri değil ruhları bile donduran Sibirya soğuğunda, neler yaşandığını tahmin edebilmenin mümkün olmayacağı kanaatindeyim.

Her şeye sıfırdan başlayan acılı insanlar, toprağı elleri ile kazarak kendilerine yeni bir gelecek kurma çabasında iken bile rahat bırakılmazlar. Her daim teperlinde Rus askerlerinin dipçiği olduğu halde nefes almak zorundadırlar.

Sürgünden iki yıl sonra dünyanın haberi olur.

Fakat buna rağmen Kırım tatarları ve Çeçen-inguşların sürgünlerinin ayrıntıları 11 yıl sonra ancak bilinebilir.

13 yılın ardından yeniden ülkelerine dönen bu talihsiz halkaları bu kez de başka bir sürpriz beklemektedir.

Evlerinde yaşayan bu hiç tanımadıkları aileler, umutla yurtlarına dönenler için yeniden kırılma noktası olmuştur.

Memleketlerinden sürüldükten sonra her şeyleri Ruslar tarafından gasp edilmiştir. Evelerine yerleşmiş, toprakları ve büyükbaş hayvanları sahiplenilmiştir ki bunu görmek çok kahredicidir.

1800’lü yıllarda da benzer bir sürgüne maruz kalmıştır bu halklar.

Ve bu gün hala Kafkas haklarının sancılı yaşamları -ne yazık ki- devam etmektedir.

Büyük sürgünün ve “Haybah katliamının” yıl dönümünde Kafkas halklarının acılarını –unutmadan- geride bırakarak bağımsız ve huzurlu bir yaşam sürmesi niyazındayız…

23.02.2011

Ayşe Müzeyyen Taşçı

Kaynak: 8Sütun.com



Bir yanıt bırakın!

Aşağıya bir yorum ekleyin veya kendi sitenizden trackback yapın. İsterseniz RSS ile de yorumları takip edebilirsiniz.

Yorum yazmadan önce lütfen kuralları okuyunuz...

500 karakter kaldı.

Yorum yaparken kullanabileceğiniz etiketler:
<a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <s> <strike> <strong>

Bu sitede Gravatar kullanabilirsiniz. Ayrıntılı bilgi ve üyelik için Gravatar sitesini ziyaret ediniz.