Süregelen İnsan Hakları İhlalleri Çeçenleri Avrupa’ya Kaçmaya Zorluyor
Kuzey Kafkasyalıların Avrupa’ya toplu tehcirleri hem Kuzey Kafkasya’daki hem de Batı’daki yöneticileri endişelendiren biçimde halen devam ediyor. İkinci Rus-Çeçen Savaşı’nın başında, 2000 yılındayken, mülteciler arasında sadece etnik Çeçenler yer alıyordu, bugün ise İnguşetya ve Dağıstan’dan gelenler mülteciler arasında önemli oranı teşkil ediyor. Bu cumhuriyetlerde son dönemlerde şiddet ve insan hakları ihallerinin artmasından bu yana bu durum anlaşılabiliyor. Batı’daki insan hakları organizasyonları, Kuzey Kafkasya’da insanların kaçırılması ve arkalarında iz bırakmadan ortadan kaybolmalarından ötürü aşırı derecede endişeleniyor.
Kuzey Kafkasya orjinli mülteciler arasında etnik Çeçenler en büyük sayı olarak kalmaya devam ediyorlar. Teyit edilmemiş raporlara göre, sadece 2010-2012 yılları arasında Çeçenya’dan 60 bin kişi Avrupa’ya gitmek üzere ülkeden ayrıldı. Bu sayı, Rus Dışişleri Bakanlığı’nın iç raporuna referans verilerek internet üzerindeki sosyal ağlarda yayıldı. Bu yüksek sayı, bu süreçten önce Batı Avrupa’da hali hazırda yaklaşık 100 bin Çeçen’in yaşadığı gerçeği belirtilerek veriliyor. Sadece Fransa’daki Çeçen diasporası tak başına 30 binden fazla nüfusa sahip. Diğer büyük Çeçen diasporaları, Avusturya’da (25 bin kişi), Belçika’da (17 bin kişi), Almanya’da (12 bin kişi) vb şekilde sıralanıyor. Danimarka’da bile Çeçenlerin sayısı 1000 kişinin üzerinde. Norveç’teki büyük Çeçen diasporasının sayısı çoktan 10 bini aşmış durumda.
Batı Avrupalılar, Çeçenlerin Müslüman olmalarından ötürü, Çeçen mültecilerin aralarında radikal görüşlülerin olabileceği gerçeğinden endişeleniyor. Ancak, gerçekleştirilen bir anket, Çeçenlerin ezici çoğunluğunun ılımlı İslam görüşüne sahip olduklarını ortaya koyuyor. Yine de Avrupa basınında radikallerin tutuklanmalarına ilişkin haberler görülüyor. 1 Mart günü, Fransa ve İspanya polislerinin ortak operasyonununda, Paris’in banliyölerinde birkaç Çeçen göz altın alındı*. Şüphelilerin geçtiğimiz Ağustos ayında güney İspanya’daki La Línea de la Concepción kentinde yok edilen bir terörist organizasyonla bağlantıları olabileceği söylenildi. Bu arada, Avrupalı yetkililerin Kuzey Kafkasyalılara yönelik mültecilik statüsü verme oranları azalmaya devam ediyor. Die Press gazetesine göre, geçtiğimiz yıl mültecilik statüsü için başvuruda bulunanların büyük bir bölümünü Çeçenler oluşturuyordu ve daha önce %94’lere veren kabul oranı, 2011 yılında %31’e geriledi.
Şüphesiz tüm bu sığınmacılar, ayrılıkçı düşüncelerinden ya da adalet için savaştıklarından ötürü zulme uğradıkları için mültecilik talep etmedi. Esasında, başvurda bulunanların büyük bir bölümü çocuklarına daha iyi bir gelecek kurabilmek ümidiyle mültecilik statüsü talep ettiler. Bu da Çeçenlerin mültecilik statüsü almalarını zorlaştıran bir unsur. Bundan dolayı, 2010 yılında, Almanya sadece 240 Çeçen’e mültecilik statüsü tanıdı. Rus insan hakları aktivistleri ise bu sayılara itiraz ederek, Almanya’nın daha fazla Çeçen’i mülteci olarak kabul etmesini talep etti (www.dw.de, 15 Kasım 2011).
Grozny’deki [Rus destekli] Çeçen yöneticiler ise Çeçenlerin Batı’ya hicretlerini engellemek için, Avrupa’da yaşayan Çeçen mültecilerin imajını bozmak için bir kampanyaya başladı. Grozny’nin temsilcileri, Avrupa’nın değişik ülkelerine seyahatlar gerçekleştirerek, Avrupa hükümetlerini Kzuey Kafkasya’daki durumun normale döndüğüne ikna etmeye çalışıyor. Dahası, [Rus destekli] Çeçen yöneticiler, Batılı ülkelerde resmi temsilcilikler ağı kurmayı arzuluyor, ancaj Avrupalı ülkelerin muhalefeti nedeniyle şu ana dek bu planlarını gerçekleştirmeye vakıf olamadılar. Bu da Avrupa’da, uzun süredir Çeçen halkının bağımsızlığını destekleyen onlarca kültürel ve siyasi merkez varken, neden Avrupa’da halen tek bir tane bile Rus destekli Çeçen merkezinin olmadığını açıklıyor. Bağımsızlık yanlısı bu merkezlerin varlığı da sürekli Rus yöneticilerin keyfini kaçırıyor. Mesela, son on yıldır, bir grup aktivist herhangi bir kesinti olmaksızın her Pazartesi saat 18.00’den sonra Paris’teki Rus Konsolosluğu önünde toplanarak Rus hükümetinden Çeçenya’da insan haklarına saygı göstermesini talep ediyor.
Çeçen mülteciler açısından kötüye giden atmosfer, Avusturya gibi ülkelerden bazı Çeçenlerin Rusya’ya iade edilmesiyle sonuçlandı. Avusturyalı yetkililerin bu hareketleri de anlışabilir şekilde Çeçen toplumunun kamusal alanlardaki protestolarına neden oldu. Avusturya’daki yetkililer ise kendilerini haklı gösterebilmek amacıyla, Çeçenleri Batılı yaşam stiline adaptasyon zorluğu içerisinde olan kişiler olarak tasvir etmeye çabaladı. Tanınmış Rus insan hakları aktivisti Svetlana Gannuşkina bu görüşü açık bir yalan olarak nitelendirerek reddediyor. Gerçekte, Çeçen mülteciler oldukça kısa bir sürede kendilerini Batı toplumuna adapte ettiler. Bugün binlerce Çeçen Avrupa’nın en iyi üniversitelerinde eğitim alıyor. Doktoraalarını Batı’da yapan yeni nesil Çeçenler kitaplar yazıyor, sanatsal vb çalışmalar yapıyorlar. Öte yandan, Çeçen sporcular da Avrupa’da oldukça güzel bir üne kavuştular: geçtiğimiz ay Fransa güreş şampiyonasında sekiz Çeçen serbest stilde şampiyon oldu. Geçtiğimiz yıl, Belçika’da ilk kez bir Çeçen, Adam İsaev, Hristiyan Demokratlar&Vlaams Partisi’nden (Christendemocraten & Vlaams) Berlaar kenti Belediye Meclisi üyeliğine seçildi. Tüm bunlar, son yirmi yılda Çeçenlerin Avrupa toplumuna entegre olduğunu gösteren gözle görülür gelişmeler. Bu entegrasyon, yakın gelecekte Avrupa’da ikamet eden yeni Çeçen entellektüellerin daha fazla önem kazanacağını hissettiriyor. Çeçen halkının toplam nüfusunun %10’undan daha fazlasının şimdi Avrupa’da ikamet ediyor olması, Çeçen ulusunun geleceğinin daha güvenli ve daha umut oldu olduğu hakikatını göstermektedir.
Bu nedenle, 21.yüzyılın başındaki askeri harekatın yoğun olduğu günlerdeki gibi, bugün de Çeçenlerin Avrupa’ya tehciri devam ediyor. Çeçenya’daki öğrenciler arasında gerçekleştirilen bir ankete göre, gençlerin 2/3’ünün geleceklerini [Rus işgali altındaki] ülkede görmediğini ve yurtdışında yaşamak için ülkeyi terk etmeyi tercih ettiğini ortaya koyuyor. Bu tutumlar etkili biçimde bölgedeki gerçek durumu tanımlıyor ki bu da bölgenin halen bir savaş bölgesi olarak kalmaya devam ettiğini ve Çeçenya’da ya da komşu bölgelerde artan ve asla sona ermeyen insan hakları ihlallerinin aileleri kaçmaya zorladığını gösteriyor.
Mairbek Vatchagaev
Eurasia Daily Monitor Volume: 10 Issue: 43
7 Mart 2013 – The Jamestown Foundation
*1 Mart tarihinde Paris ve civarında üç Çeçen gözaltına alındı ve dünya basınında yer alan çeşitli terör örgütü bağlantıları iddialarına rağmen aynı gün herhangi bir suçlama olmaksızın serbest bırakıldılar.
Tweet
Bir yanıt bırakın!