Özcan Yeniçeri’nin Çeçen Suikastları Hakkındaki Sözleri
Türkiye Büyük Millet Meclisi 24.Dönem’de görevini sürdürmekte olan Milliyetçi Hareket Partisi Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin Milli İstihbarat Teşkilatı hakkındaki konuşması sırasında Türkiye’deki Çeçenlere yönelik suikastlara ilişkin sarf ettiği sözler.
Özcan Yeniçeri (Ankara): Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2012 Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı bağlamında Başbakanlık, Millî İstihbarat Teşkilatı ve Millî Güvenlik Kurulu hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
İstihbarat devletin duyu organlarına, Millî Güvenlik Kurulu ise stratejik beynine benzetilebilir. Beynin sağlıklı karar verebilmesi için doğru bilgilere ve doğru istihbaratlara ihtiyacı vardır. Doğru bilgi, doğru istihbarat ürünü olur. İstihbaratın yanlış ve eksik olduğu bir yerde hiçbir karar isabetli ve tutarlı olamaz. İstihbarat örgütlerinin görevi, aysbergin görünmeyen yüzlerini karar alıcılar için görünür hâle getirmektir.
Millî İstihbarat, milletin varlığına musallat olan emelleri ve tehditleri deşifre eder, tespit eder ve ortaya çıkarır; istihbarat sayesinde, kurgulanan oyunu görünür kılar. Kurgulanan oyunu gördüğünü hissettirmek, düşman emellerini caydırmanın en etkili yoludur. İstihbaratta esas olan, düşmanı değil, savaşı yenmektir. Gerçek zaferler savaşmadan kazanılırlar. İstihbaratı olmayan bir yönetim, el yordamıyla iş görmeye çalışan bir âmâya benzer, başarısı da rastlantılara bağlıdır. Siyasi karar alıcılar, uluslarının karşı karşıya oldukları fırsatları ve tehditleri öngörmek durumundadır. İstihbarat bu bakımdan millî güvenlik politikasının temel unsurudur. İstihbarat toplayarak muhtemelen rakiplerin ve dostların amaçlarını, planlarını, niyetlerini ve kapasitelerini öğrenmek ne kadar önemliyse, rakiplerin ve dostların bizim amaçlarımızı, planlarımızı ve kapasitelerimizi öğrenmelerini engellemek de o kadar önemlidir. Karşı istihbarat bir ulusun ulusal güvenliğinin sağlanabilmesi için vazgeçilmez bir faktördür. İstihbarat hayati bir olgudur, ciddiyetsizlik kaldırmaz. Bunun şartı nedir? Bunun şartı da şudur: Yattığı toprak, tuttuğu bayrak, döndüğü kıble belli olan bir istihbaratın biraz önce söylediğim manada millîlik vasfını içerebileceği ancak ifade edilebilir. Türkiye’de bu böyle midir?
…
Türkiye’de demokrasi telekulak, ortam dinleme, takip edilme, kayıt altına alınma, şantaj gibi kavramların tehdidi altındadır. Özellikle siyasi partilerin liderlerine, siyasi partilerin mensuplarına yönelik komplolar düzenlemektedir. Siyasette siyasi ve ahlaki olmayan yöntemlerle siyaset dizayn edilmeye çalışılmaktadır. Özellikle muhalefet partilerinin, komploların hedefi olması düşündürücüdür. Siyasi partilerin genel merkezlerini izleyen araçlar, dinleyen merkezler söz konusudur. Çok açıktır ki yaşananlar partilerle ilgili olmaktan daha çok demokrasiyle ilgilidir. Siyasi partilere yapılan tehdit ve şantajlar, gerçekte demokrasiyi ve demokratik rejimi tehdit etmektedir. Sorun, muhalefet partilerinin komplo için izlenmesi, gözlenmesiyle de sınırlı değildir. Yasa dışı dinlenen yüksek yargı mensuplarının, üst bürokratların, gazetecilerin, diplomatların ve siyasetçilerin haddi hesabı yoktur. Komplo, muhalif siyasi partilere değil, gerçekte devlete ve demokrasiye karşı yapılmaktadır.
Türkiye’de istihbaratın içinde bulunduğu durumu göstermesi bakımından, yalnızca Çeçen suikastları yeterli kanıttır. Dört yıldır İstanbul’un göbeğinde, Ruslara karşı savaşmış Çeçen komutanlar birer birer avlanmaktadır âdeta ve bu suikastlar sonucu 8 Çeçen komutan öldürülmüş ve bunları öldüren istihbarat unsurları ise ellerini kollarını sallayarak ülkeyi terk etmişlerdir.
…
TBMM Genel Kurul Tutanakları, 24. Dönem 2. Yasama Yılı 32. Birleşim 09 Aralık 2011 Cuma, sayfa: 21-22
Tweet
Bir yanıt bırakın!