Çeçen Sığınmacılar Zulümden Kaçıyor
Her yıl binlerce kişi dünyanın farklı bölgelerinde sığınacak bir yer arıyor. İngiliz gazetesi “The Guardian”, (10-14 Haziran) “Mülteci Haftası” nedeniyle Çeçenya’daki zulümden kaçarak İngiltere’de kendilerine yeni bir hayat kurmayı başaran bir Çeçen aile ile biraraya geldi.
“The Guardian”da Juliet Rix imzasıyla yayınlanan haber şöyle:
Dzhavatkhanovların Doğu Londra’daki konsey evine varalı daha birkaç dakika olmuştu ki, birkaç kedi yavrusu bacaklarımın arasında dolaşmaya başladı, önüme hemen bir fincan çay ve kek geldi ve dört dostane kişi: ebeveynler Tamara ve Zelim ile doktor olmak isteyen 11 yaşındaki Kheda ve 17 yaşındaki erkek kardeşi Hamzat yanıbaşıma oturdu. Evin 21 yaşındaki bir diğer erkek evladı Zaurbek ise üst katta birşeylerle meşguldü. Takip eden birkaç saat boyunca hikayelerini bana anlatmak zorunda olmalarına karşın çok eğlendik.
Aile Çeçenya’nın başkenti Grozny’den. Hamzat, “yıkılan binaları, caddedeki delikleri ve hemen her gece Rusların yaptığı bombardımanları” hatırlıyor. Aile Grozny’de beş katlı bir binada yaşıyordu ancak üstteki üç kat havaya uçtu. Dzhavatkhanovlar tüm gecelerini farelerin istila ettiği bodrum katında geçirdi. Su, gaz ya da elektrik olmadığı için Tamara yemeklerini evin dışında idareten kurduğu ocakta pişirmek zorunda kaldı.
Tamara’nın anlattığına göre, Rus askerleri gündüz ya da gece herhangi bir zamanda kapıyı yumrukluyordu (ya da “tekmeliyordu”). Zelim, Sovyetler ordusunda iki yıl görev yapmış ama işgalcilerden birisi evde kirli ve eski Rus askeri üniformasını gördüklerinde onu bir Rus askerini öldürmekle suçlamış. Zelim, “12 ile 65 yaş arasındaki tüm Çeçen erkekler terörist olarak kabul ediliyordu” diyor.
“Üç hafta boyunca işkence gördüm ve bir delikte tutuldum” diye ekliyor.
Tamara, “Sadece bir savaştı, bu savaş ömrümüzden 13 yılı çaldı” diyor.
2001 yılında güneşli bir Nisan gününde, olayların artık sakinleştiğini düşündükleri bir dönemde, o zaman 7 yaşında olan Hamzat iki arkadaşıyla birlikte okula giderken bir kara mayınına basıyor. Hamzat’ın iki arkadaşı hayatını kaybederken ağır yaralanan Hamzat’ın artık diz kapağından altı için bir proteze ihtiyacı vardı. Ruslar kente saldırdıklarında Hamzat hala hastahanedeydi. Tamara, “Onu kucakladım ve bir şöminenin içerisinde vücudumu ona kapatarak Hamzat’ı sakladım. Mermiler vızır vızır her yerden uçuşuyordu” diyor. Eve geri döndüklerinde Hamzat koltuk değnekleriyle dışarıdayken bir yabancı ona yaklaştı. Kadın UNICEF, Birleşmiş Milletler Çocuklar Vakfı’ndan olduğunu söyleyerek Hamzat’a protez bir bacak takılması için yardım etmek istiyor. Üç günlük bir yolculuktu ve önce bacağın deri kayışı korkunç biçimde sürtüyordu ve acı veren kabarcıklar ile sürtünmeden doğan yanıklar meydana getirdi. Okula giderken bacaklarını taktığında, annesi “yaşlı bir adam gibi inledi” diyor. Alınmış Hamzat evet diyor, gülümseyerek “tükenmiş gibiydim!”.
Ccharm Hayır Kurumu (Çeçenya Çocuklarına İnsani Yardım Hareketi), daha uygun bir yapay bacak için Hamzat’ı İngiltere’ye götürmeyi öneriyor. Tamara küçük oğlunun tüm bu yolu gidecek olmasından önce dehşete kapılıyor. Ama kısa bir süre sonra Hamzat ve babası Londra’ya ulaşıyor. Hamzat’ın tedavisi sona erdiğinde, Zelim sığınma talebinde bulunuyor. Oturma iznini almak bir yıl sürüyor ve ailenin geri kalanını İngiltere’ye getirmek bir başka yılı alıyor. Tamara için ayrılmak zor oluyor: “Yıkılmıştım. Annem hastaydı ama bana Git dedi” diyor. Tamara hiç İngilizce bilmeden Britanya’ya varıyor ve tercüme için Hamzat’a ihtiyaç duyuyor. Başlarda memleket hasreti çekse de 2008 yılında annesi vefat edince, cenaze töreni için Çeçenya’ya döndü dediğine göre: “Çok şaşırdım ama iki hafta içerisinde bu ülkeyi özledim”.
Tamara şimdi katering (yemek servisi) kursuna gidiyor, Zelim ise elektrikçi olabilmek için yeniden eğitim alıyor. Kheda mezuniyet arefesinde, Zaurbek ticaret kolejinde eğitim alıyor ve Hamzat’ta üst düzey seviye ticari eğitim alıyor. Şimdi Hamzat’ın yaşadığı kazanın kendilerine bir şans olarak geri döndüğünü düşünüyor.
Peki evleri olarak nereyi görüyorlar? Hamzat, “Bilmiyorum” diyor, “Eve geri döndüğümde kendimi rahat hissedeceğimi sanmıyorum, bu nedenle artık gerçek ev olmaktan uzak”.
Tamara, “%60-%40 diyor: %60 burası. Bu ülkeye minnetarım”.
Zelim, “Burası elbette” diyor gülümseyerek, “Ben bir Hackney çocuğuyum”.
Not. Hamzat’ın Hikayesi, Anthony Robinson ve Annemarie Young tarafından çocuklara yönelik olarak hazırlanılan kitapta da anlatılıyor.
12.06.2010 – The Guardian
Tweet
Bir yanıt bırakın!