Strasbourg’da Çeçen Sığınmacılara Destek Mitingi
Ichkeria.info adlı internet sitesi, 5 Ekim günü Fransa’nın Strasbourg kentinde Çeçen sığınmacılara destek için bir miting düzenleneceğini duyurdu.
Açıklamada, Uluslararası Af Örgütü’nün yerel şubesi ve Strasbourg’daki Çeçen diasporası temsilcileri tüm vatansever Çeçenleri ve Çeçen halkının gerçek dostlarını 5 Ekim 2010 tarihinde saat 12.00’de Çeçen sığınmacıların maruz kaldığı insanlık dışı şartları protesto etmek üzere Avrupa Konseyi binası önünde toplanmaya çağırdı.
Açıklamaya göre şu anda 28 çocuklu Çeçen sığınmacı aile kalacak bir yerleri olmadığı için Strasbourg sokaklarında yaşam mücadelesi veriyor. Fransız yönetimi tarafından mülteci ve sığınmacıların kaldığı ücretleri ödenen otellerde bu ailelere yer verilmiyor. Otel sahipleri bu Çeçenlerin “Dublin sözleşmesi” kapsamında olduklarını ve hükümetin onların ikamet etmeleri için gerekli masrafları ödemediğini söylüyor.
Strasbourg’daki Çeçen diasporası temsilcileri şu anda Strasbourg’da çok sayıda Polonya’da gelen sığınmacı olduğunu ve bunları Polonya’ya geri gönderileceklerini düşündüklerini belirtti.
İnternet sitemizin avukatı bizim için “Dublin II Tüzüğü“nün ne olduğunu açıkladı. “Bu insanlık dışı düzenleme bir Avrupa Birliği (AB) yasası olup, AB üyesi devletlerin Cenevre Sözleşmesi ve AB Yetki Yönergesi’ne göre uluslararası koruma arayan sığınmacıların AB sınırları içerisinde hangi ülkenin sorumlu olduğunu ortaya koymaktadır” dedi. Sığınma talebinde bulunan bir şahsın tüm işlemleri o şahsın AB sınırlarına girdiği ilk ülke tarafından yerine getirilecektir; bu nedenle aynı şahıs bir başka AB üyesi ülkeye gittiğinde talebi sorumlu üye devlet tarafından inceleneceğinden, şahıs AB sınırlarına giriş yaptığı ilk ülkeye geri gönderilmektedir.
Avukatımız benzer problemlerle sık sık karşılaşan Çeçen sığınmacılar için de bazı pratik bilgileri paylaşmak istedi:
Bir sığınmacı Avrupa Birliği sınırlarından içeriye girdiği anda, parmak izleri hem dijital ortamda hem de bir kağıt üzerinde alınmaktadır. Bu veriler genellikle “EURODAC” olarak adlandırılan veri bankasında saklanmakta olup, aynı şahıs bir başka AB üyesi ülkede sığınma talebinde bulunduğunda yetkililer bu system vasıtasıyla son derece süratli bir şekilde AB topraklarına giriş yaptığı ve dolayısıyla sığınma prosedüründen sorumlu olan ülkeyi tespit edebilmektedir. Bu şekilde de şahsı ilk giriş yaptığı ülkeye geri gönderebilmektedir. Bu nedenle sığınmacılar bu noktanın farkında olup, AB topraklarına nereden girecekleri hususunda dikkatlice düşünüp karar vermelidir. Öte yandan, AB sınırlarına giriş yapmış olsalar dahi, bu sığınmacıların önünde süreci değiştirecek bir imkan bulunmaktadır. Türkiye, Ukrayna gibi AB üyesi olmayan ülkelerde AB sınırlarına giriş yaptıkları ülkedeki son kayıtlarından itibaren “en az üç ay” süreyle kalmaları ve bu durumu ispat etmeleri halinde Dublin II sürecinin geçerliliği sona erdiğinden doğrudan herhangi bir AB üyesi ülkeye giderek yeniden sığınma talebinde bulunabilirler.
Öte yanda, sığınmacılar yetkililere verdikleri her türlü bilginin, özellikle kaçış istikametleri hakkındaki bilgilerin, sığınma başvurusuyla başlayan süreçte aleyhlerine işleyebileceğinin farkında olmalılar. Bu nedenle sığınmacılar yetkililerle yapacakları ilk mülakatta seyahatlerini nasıl tarif edecekleri konusunu önceden tasarlamalı ve lüzumsuz ayrıntılardan kaçınmalılardır. Parmak izleri sığınmacıların giriş yaptıkları ülkeyi tespitte kullanılan tek metot olmayıp, mülakatta verdikleri bilgiler ışığında yine sınırdışı edilebilirler. Örneğin, eğer gizli yollardan Polonya üzerinden bir başka AB üyesi ülkeye gittiyseniz ve bunu mülakatanızda dile getirdiyseniz yine sınırdışı edilebilirsiniz. Eğer havayolu ulaşımıyla AB sınırları içerisine giriş yaptıysanız, bu durumda da sizing ilk girdiğiniz ülke rahatlıkla tespit edilebilir.
Bazen, bir ailenin bazı üyeleri daha önce bir ülkede mültecilik statüsü elde etmiş olabiliyor. Böylesi durumdaki sığınmacılar “ailenin yeniden birleştirilmesi” gibi bir şansları olduğunu bilmelidirler.
Son olarak, sığınmacılar özellikle Polonya ya da diğer AB üyesi ülkelerinde karşılaştıkları problemler ve zorluklarla ilgili her türlü delili elde etmeye çalışsınlar. Bu nokta son derece önemlidir. Örneğin, sığınma sürecinde kendilerine kalacak yer verilmemişse, verilen yer insani yaşam koşullarından uzaksa veya zulüm olarak tabir edilebilecek uygulamalara maruz kalmışlarsa bunları bir şekilde delillendirmeye çalışmalıdırlar. Böylesi bir bilginin varlığı, bir başka AB üyesi ülkeye gittiklerinde birliğe giriş yaptıkları ülkeye geri gönderilmelerini engelleyebilir. Sığınmacılar, fotoğraflar, videolar ya da her türlü belgeyi kullanarak ilk ülkedeki gayriinsani durumu göstererek insani nedenlerden ötürü bir başka AB üyesi ülkede mültecilik statüsü elde edebileceklerdir.
Tweet
Bir yanıt bırakın!