FSB Çeçenya’da Kızıl Haç Hemşirelerini Öldürmüş
Avrupa’ya iltica eden bir Rus casus, “The Times” gazetesine verdiği röportajda ülkesinin güvenlik servisinin 14 yıl önce Çeçenya’da 6 Kızıl Haç hemşiresinin öldürülmesinin sorumlusu olduğunu iddia etti.
Aralık 1996’da bir İspanyol, iki Norveçli, bir Kanadalı, bir Yeni Zelandalı ve bir Hollandalı’dan oluşan 6 kişilik Kızıl Haç Örgütü hemşiresi Grozny’nin güneyindeki Novye Atagi’de bulunan organizasyona ait okuldan bozma bir hastanede öldürüldü. O günden bu yana bu suç aydınlığa kavuşturulamamıştı. Rusya medyası ise suçu Çeçen savaşçıların üzerine yıkmıştı.
Binbaşı Aleksi Potyomkin, hemşirelerin Federal Güvenlik Servisi’nin (FSB)Rusya ile Çeçenya arasındaki barış 2 yıllık barış döneminde bölgede karışıklık çıkartmaktan sorumlu “bul ve yok et” timinin kurbanları olduğunu anlattı.
Peki Aleksi Potyomkin bunları nereden biliyor? Çünkü olayların yaşandığı anda o da Binbaşı rütbesiyle orada bulunuyordu. Şimdi karısı ve üç çocuğuyla birlikte Almanya’da saklanarak iltica başvurusunun kabulü için batılı istihbarat servisleriyle işbirliği yapıyor.
Novye Atagi cinayeti hakkındaki gerçek beraberinde getirdiği istihbarat hediyelerinden sadece birisi, olay günü FSB’nin radyo konuşmalarının kaydedildiği kaset. Anlaşıldığı kadarıyla Binbaşı Potyomkin son yedi yıldır Rusya’nın Batı Avrupa’daki gizli operasyonlarının bir parçası olmuş.
Onun için ve Sovyet dönemi KGB’nin devamı niteliğindeki FSB için bir kazaydı, kimlik tespitindeki hataydı. Kirli bir savaştaki önemsiz bir işti.
Binbaşı Potyomkin, “Elbette daha sonra operasyonla ilgili herhangi bir soruşturma açılmadı, üzeri örtüldü. Bizim tarafımız binlerce kayıp vermişken generaller ölen birkaç yabancı için mi endişelenecekti?” dedi.
Bir tutam sakalıyla iri yarı bir adam olan Binbaşı Potyomkin, belki de sözlerinin bir yabancıya duygusuz gelip gelmediğini anlamak için bir an için durakladı. “Sonuç olarak bizi cezalandırmak çok pahalıydı. Eğitimlerimiz için büyük paralar harcanmıştı, bu nedenle sadece herşeyin üzeri örtüldü” dedi.
Evet Rusya için pahalı olabilirdi, ama kuşkusuz şimdi daha da pahalıya patlayacak. Konuyla ilgili açılacak yeni bir soruşturma bunun bir Rus vahşeti olduğunu ortaya koyarsa, hayatını kaybeden hemşirelerin akrabaları Moskova’ya karşı yasal yollara başvuracaktır.
Kurbanların yakınları soruşturmanın kapanmasıyla kesinlikle umutsuzluğa kapılmıştı. Cenevre merkezli Kızıl Haç ise bu gizemli cinayeti aydınlatmak için yıllardır çabalıyor.
Organizasyonun tarafsızlık ilkesi gereği, hastanenin güvenlik görevlileri silahsızdı ve yatak odalarında öldürülen hemşireler de genellikle odalarının kapılarını kilitlemezdi. “The Times”e konuyla ilgili demeç veren Kızıl Haç, “Cinayetler bizlerin derinden etkiledi ve sarstı. Kalıcı bir etkisi oldu” ifadelerini kullandı. Organizasyon halen Çeçenya başta olmak üzere Kuzey Kafkasya’daki faaliyetlerini sürdürüyor ve açıklama belirtildiği üzere “saldırının arkasındaki olayları netleştirmek için sürekli araştırıyor”.
İlk varsayım olan saldırının arkasındaki ismin Çeçenlerin yanında savaşan bir Arap kumandının olduğu iddialarının aldatmaca olduğu kanıtlandı. Khattab adıyla bilinen komutan Kızıl Haç’ın Hristiyan haçlı seferlerinin simgesiyle çalıştığını, hastanenin yüzlerce Çeçen sivile sağlık hizmeti veriyor olmasına rağmen haç işaretini kaldırmadıkları takdirde orayı bombalayacağını söyledi. İstek doğrultusunda organizasyon hemen haç işaretini boyayarak kapattı ama bu girişimi cinayetler üzerinde zanlı olarak kalmasına neden oldu.
Binbaşı Potyomkin’in birliği Moskova’dan Çeçenya’ya operasyondan kısa bir süre önce gelmişti. Binbaşı “Askeri istihbaratın en basit görevleri dahi beceremediğini görmezden gelseydik, bu olayda orayı onlara bırakıp gidebilirdik. Ama yapmadık ve harekete geçtik. Özel yöntemimizle biz de elimize yüzümüze bulaştırdık” dedi.
Kendisinin de söylediği gibi, görevleri “borodatiye” (sakallılar) takma adını verdikleri savaşçıları yok etmekti. Binbaşı Potyomkin, “Birlik ikiye ayrıldı, kod adı Trofim olan Yüzbaşı A. N. Sevastyanov idaresindeki 14 kişilik öncü grup ilerlemeye başladı. Kod adı Mavi Göz olan Teğmen Potyomkin ise yanındaki iki adamla birlikte onların arkalarını kollamak üzere 700 metre geriden hareket ediyordu. Olay yaşandığında henüz 23 yaşındaydı, FSB akademisinden yeni mezun olmuş gece görüş ekipmanını kullanan genç bir subaydı. “20 kadar Çeçen savaşçının hemen önümüzdeki tarladan bize doğru geldiklerini gördüm. Hastanaye doğru 300 taşıyor gibiydiler (Afganistan’daki Sovyet işgalinden bu yana 300 terimi yaralı askerler, 200 terimi ise ölüler için kullanılıyor). Bir çatışma çıktı. Bir düzine kadar Çeçen öldürüldü ve geri kalanı kaçtı. Yüzbaşı hastanenin kontrol edilmesini emretti. Mezarlar her zaman iyi sığınaklar olduğundan diğer Rus kuvvetlerine destek ateşi sağlamak üzere ben yakınlardaki mezarlığın tepesinde siper aldım. Kumandanlar birlikten yerleşkede saklanan herhangi bir Çeçen savaşçı varsa, onları dumanla boğarak dışarı çıkartmalarını istedi. Eğer temas kurdularsa alışılageldiği üzere birliğe oradan çıkması söylenmiştir” dedi.
Binbaşı Potyomkin’e göre daha sonra herşey ters gitti. Yüzbaşı Sevastyanov radyo frekansı ile karşılaştıkları hedeflerle ilgili olarak dışarıya umutsuz bir mesaj gönderdi, içeride “hayalet” (Çeçen savaşçılar için kullanılan argo terim) yok, “Sakallılar yok! Sadece yabancılar!” diye haykırdı.
Ateş sona erdiğinde birlik operasyonlarının bir Çeçen saldırısı gibi görünmesi için ele geçirdikleri Çeçen kimliklerini etrafa atmaya başladı. Ve FSB’nin adamları arkalarında bir kargaşa bırakarak oradan ayrıldı ve doğrudan Moskova’ya uçtu.
Kızıl Haç için bu korkunç bir ihlaldi ve böylesi çatışma bölgelerinde kendilerine silahlı korumaların temin edilip edilemeyeceğini araştırmaya başladı. İşte o dönem uluslararası organizasyonlar çalışanlarının hayatlarından endişe ettikleri için Çeçenya’yı terk etmeye başladılar. Teknik olarak sona ermiş olan savaş devam ediyordu ama bu kez kural yoktu.
İlticacı ajanın bunun bir kaza olduğuna ilişkin anlatıklarının akla yatkın olduğunu söylemek zor. FSB’nin adamları hastanenin koridorlarında hızla ilerledi ve hemşirelere rastgele ateş açtı, Çeçenlerin kimliklerini görünür alanlara yerleştirdi. Esasında bu Binbaşı Potyomkin’in de itiraf ettiği gibi planlanmış bir saldırıydı.
Potyomkin, “Belki de içeriye giren birim önceden ayrıca bilgilendirilmişti, bilmiyorum. Tek bildiğim, FSB’nin özel birliklerinde her zaman uygulanan esas prensipler: seni birisi görürse, onu ortadan kaldır. Arkanda görgü tanığı bırakma!” dedi.
Ardında yatan neden her ne olursa olsun, Rusya’nın yanıtlaması gereken bir konu bu.
Ancak dün gece itibariyle FSB’den yapılmış herhangi bir açıklama yoktu.
Saldırının nasıl gerçekleştiğini gözler önüne seren radyo konuşmalarının kaydı:
“Merkez! Merkez! S.kt.r! Mavi Göz, koruma ateşi sağla! Problemimiz var! Ortaya çıkıyoruz! Bir 300’ümüz var.” Yeni emirler almaya çalışırken konuşan kişi Trofim.
“Merkez! Kahretsin! Okulda hiç bir tane hayalet yok!”
“Kahrolası 300’ümüz var. Merkez, ne tür bir kargaşa bu? Oradakilerin hiçbirisi Rus değildi! Kimdi onlar? Sakallılar değil, sadece yabancılar! 2oo’leri var, üçü kesin… Beni anladın mı?”
Komutan yanıt veriyor: “İnsanlardan Çeçenleri ayırt edemiyor musunuz artık? Çeçenlerin belgeleri yanınızda mı? Bazılarını oraya yerleştirin! Anladın mı?”
Trofim cevap veriyor: “Anladım, Merkez! Yapacağız!”
Tweet
Bir yanıt bırakın!