AGOS: Stalin’in Büyük Çeçen Sürgünü Hatırlanıyor
Haftalık yayınlanan “AGOS” gazetesinin 1 Mart 2013 tarihli sayısında, Kelemet Çiğdem Türk’ün hazırladığı “Stalin’in Büyük Çeçen Sürgünü Hatırlanıyor” haberine yer verildi.
Gazetede yer alan çalışma:
1944, Şubat…
O yılın kışı işte, o yılın,
Sivri kama misali,
İnsanın bağrına saplanıp da yaşanan
Kışı işte o yılın!
O yılın hiç yazı olmadı ki…
Kanayan yüreğimin yarası kapanmadı ki hiç!
İçimi kavurarak süren o yılın kışı
On üç buzlu ayaza dönüştü
Ve daha bir başka soğudu
Tamı tamına on üç kez!
Sibirya’da dona dönmüş on üç yıl
Saplanır içime on üç anıt misali.
On üç yıldan uzun süren o tam on üç yaraya
Devâ olmaz zaman denen sonsuzluk!
Zelimkhan Yandarbiyev
Şair Zelimkhan Yandarbiyev “Hiç kimse ve hiçbir şey unutulmadı” derken 23 Şubat 1944 yılının kara günlerinden bahsediyordu. Nüfusun bir bölümü değil, tüm Çeçen-İnguş halkı, kadın-erkek, yaşlı-çocuk ayrımı yapılmaksızın Sovyet Rusya’nın yeni kurbanları oldu. İnsanlar çok kısa bir süre zarfında önceden hazırlanılan hayvan vagonlarına bindirilerek Sibirya ve Orta Asya’ya doğru haftalarca sürecek bir yolculuğa çıkarıldı. Trenler her 24 saatte sadece ölüleri atmak üzere durdu. Çeçenya’nın merkezinde yer alan Khaybakh adlı bir köy ise Rusya’nın soykırım hareketinin sembolü haline geldi. 26 Şubat 1944’te, büyük çoğunluğunu hamile kadınların, yaşlıların ve engellilerin oluşturduğu 700 kişi bir ahırda toplanarak diri diri yakıldı.
Sovyet arşivlerine göre, sadece birkaç gün içerisinde toplam 496,400 Çeçen-İnguş, Orta Asya ve Sibirya’ya doğru sürgüne gönderildi; yolculuk sırasında ve sürgündeki yaşam koşullarında 250 binden fazlası hayatını kaybetti; ve sürgün edilenlerin ancak yarısı 1957 yılından sonra tarihsel anavatanlarına dönebildi. Bu olaylar yaşanırken öylesine bir gizlilik ve sansür vardı ki, dünya kamuoyu bu vahşi olaydan 2 yıl sonra haberdar olabildi.
Bugün hala Çeçenya’da durum pek parlak değil… 90’larda başlayan savaş her ne kadar ateşkesle sonuçlansa da, Çeçenler hala Rusya’nın zulmünden kurtulamıyor. Bugün Çeçenya’da Çeçen olmak demek, biraz da Çeçenlikten, soykırım hafızasından vazgeçmek demek. Öte yandan mesele Çeçenya’yla da bitmiyor. Başka ülkeler arasında Türkiye’ye de sığınmacı olarak gelmek zorunda kalan Çeçenler, Çeçenya savaşının ve yarattığı insanlık trajedisinin sonuçlarını hala yaşamaya devam ediyorlar.
Çeçenler, Türkiye’de yıllarca korunaksız ve asgari ihtiyaçları bile tam olarak karşılanmayan kamplarda yaşadılar. Yaklaşık yedi ay önce ise, gözden uzaklara, Kocaeli İlimtepe’deki TOKİ konutlarına yerleştirildiler. Devlet Çeçenlere “başlarını sokacak” yer verdi, doğalgaz, su ve elektrik de verdi ama çalışma izni vermedi. Hayatta kalmaları için verdiği 600 TL ise tabii ki yetmedi. Faturalar ödenemedi; üç gün sonra ödenmeyen gazları, elektrikleri, suları kesildi. “Vazifesini yerine getiren” görüntüsü kurtarıldı ama Çeçenlerin bitmeyen çilesi devam ediyor. Soykırım ve trajedinin izleri, yıllar geçtikçe nesilden nesile farklı boyutlarda sürüyor…
Sovyet Rejiminin En Büyük Suçlarından
Andrea Riscassi (İtalya’da kurulan AnnaViva derneğinin yöneticilerinden, gazeteci): “23 Şubat Rusya için bir tatil anlamına geliyor. SCCB zamanında ‘Kızıl Ordu Günü’, bugün ise ‘Anavatan Savunucuları Günü’ olarak askerlere adanmış bir bayram olarak kutlanıyor. Oysa 23 Şubat 1944, tüm Çeçen halkının Stalin tarafından Kazakistan ve Sibirya’ya sürgüne gönderildiği ve ancak yarısının eve geri dönmeyi başarabildiği, tarihin gördüğü en acımasız en kitlesel sürgünlerden birisi.”
Michaela Pohl (Chechnya Advocacy Network’un üyesi tarihçi akademisyen): “Çeçen halkının 1944 yılında maruz kaldığı bu sürgünü halen çok az kişi biliyor. Ancak ben şahsen bu sürgünün ve Çeçenlerin sürgündeki durumlarının okullarda ders olarak okutulması gerektiği kanaatindeyim.”
Benedicte Berner (Civil Rights Defenders’in Başkan Yardımcısı): “Şubat 1944’te Stalin’in emri ile 400 bin Çeçen ve 100 bin İngus, Nazilerle işbirliği yaptıkları suçlamasıyla Kazakistan’a sürüldü. Bu operasyon sırasında pek çoğu hayatini kaybetti. Dolayısıyla, Sovyet rejimi tarafından insanlığa karşı işlenilen suçlardan birisi olarak görüyorum bunu.”
©Waynakh Online
YASAL UYARI
Sitede yer alan materyallerin tüm hakları Waynakh Online’a aittir. Bu materyaller (haberden/makaleden/tercüme eserden sadece alıntı yapılsa dahi) ancak kaynak gösterilerek ve aktif link verilerek kullanılabilir.
Stalin kendi halkına ya da başkalarına hangi gözle bakıyordu;insan görünce neye benzetiyordu kestirmek zor.Bu kadar büyük zulümleri yapmak insan olmakla mümkün değil.Paranoya ve zulüm taşlaşmış stalin olmuş.Çeçenleri bu zulmün tek muhatabı görmek yanıltıcı.Bütün Rus halkı,Tatarlar,Dağıstan,Ahıskalılar bu zalimin pençesine düştüler.Bugün biz bu soykırımı ne kadar hatırlıyoruz,hatırasına ne kadar sahip çıkıyoruz,esas mesele bu.
Bir yanıt bırakın!