Türkiye Çeçen Cinayetlerinin Üstünü Örtüyor
İstanbul Terörle Mücadele Savcılığı, Eylül 2011’de İstanbul Zeytinburnu’nda gündüz vakti bir suikaste kurban giden üç Çeçen sığınmacının dosyasını olayda “örgüt” bağı bulunmadığı iddasıyla İstanbul Başsavcılığı’na iade etti.
Berg-Khaj Musaev (Emir Khamzat), Zaurbek Amriev ve Rustam Altemirov, adlı üç Çeçen sığınmacı, 16 Eylül 2011 tarihinde uğradıkları bir silahlı saldırı ile katledilmiş, olayın ardından Türkiye merkezli çeşitli medya kuruluşları, suikaste en az 8 Rus ajanın katıldığının tespit edildiğini ve bunlardan ikisinin kimliğinin de Nadim Ayupov ile Alexandr Jarkov (Garkov) olarak belirlendiğini duyurmuş ve Türkiye’nin bu iki şahıs için İnterpol’den kırmızı bültenle arama emri çıkarılması için başvuruda bulunduğu iddia edilmişti.
Yaklaşık 8 aydır dosya üzerinde çalışan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terörle Mücadele Savcısı Adem Özcan, yaptıkları incelemeler neticesinde herhangi bir “suç örgütünün” varlığının tespit edilemediğini, dolayısıyla da suikastin herhangi bir örgütle bağlantısı olmadığına kanaat getirildiğini belirterek, Terörle Mücadele Kanunu’nun 10.maddesi uyarınca dosyada görevsizlik kararı verdi ve dosyayı Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’na iade etti.
Savcı Adem Özcan’ın bu kararı, suikastle ilgili dosyanın bundan böyle adi bir cinayet olarak değerlendirileceği manasına geliyor. Bu yaklaşım, suikastin arkasında olduğu yönünde önemli bir kanı olan Rusya Federasyonu ve istihbarat birimlerinin soruşturma kapsamı dışında bırakıldığı, yani cinayetlerin üzerlerinin örtüldüğü ve pek çok dosya gibi faili meçhul olarak kalacağı, dosyada adı geçen şahıslar yakalansa dahi suikastleri sipariş veren Rusya Federasyonu yönetimi ile istihbarat birimlerine yönelik herhangi bir talep olmayacağı anlamını taşıyor.
Çeçen cinayetleriyle ilgili olarak, zanlıların profilleri ve Türk polisinin bulduğu deliller hakkında Türk medyasında yer alan bilgilerin yanı sıra, İngiliz “The Telepgraph” gazetesinin elde ettiği gizli bir Rus belgesi hakkında 2011 yılında yayınladığı haberde, “Rus gizli servisinin, devlet düşmanı olarak nitelendirilen yurtdışındaki şahısların ‘ortadan kaldırılması’ için yetkilendirildiği ve bu tip operasyonları gerçekleştirebilmesi için özel birimler kurulmasının emredildiği” bilgisi kamuoyu ile paylaşılmıştı. Ayrıca, uluslararası medyada sıklıkla Almanya üzerinden faaliyet gösterdiği tahmin edilen ve “Berlin Grubu” adıyla anılan bir grup Rus istihbarat servisi görevlisinden bahsedilmekte. Hepsinin ötesinde, unutulmamalı ki 2008 yılından bu yana, Türkiye’de 6 Çeçen sığınmacı katledildi, geçtiğimiz günlerde de bir Çeçen sığınmacı suikast girişiminden ağır yaralı olarak kurtuldu ve bu olayların hiçbirisi çözülmedi. Bu bilgiler ışığında, Türk savcının, Eylül 2011’de İstanbul’da işlenilen cinayetlerle ilgili olarak “herhangi bir örgüt bağı olmadığına” nasıl ve niçin kanaat getirdiği sorgulanması gereken bir soru olarak duruyor.
©Waynakh Online
YASAL UYARI
Sitede yer alan materyallerin tüm hakları Waynakh Online’a aittir. Bu materyaller (haberden/makaleden/tercüme eserden sadece alıntı yapılsa dahi) ancak kaynak gösterilerek ve aktif link verilerek kullanılabilir.
Bir yanıt bırakın!